Eski Türklerde aile, Maderşahi (ana erkil) karakterindeydi. Kadının yeri büyüktü. Erkek evden ayrılıp uzak diyarlarda savaşlara katılıp kahramanlıklar gösterdikçe, devlet idaresinde, ordu kademelerinde görev aldıkça aile içerisinde erkeğin önemi arttı Pederşahi Aileye (babaerkil) dönüştü. Yani kadının otoritesi azalırken erkeğinki çoğalarak kadın-erkek eşit haklara sahip duruma geldi.Hakan ile evlenen kadına, “Sultan Hatun” dendi. Ve Hakanla eşit sayıldı.
Hakanlar tarafından çıkarılan kanun ve fermanlar; “Hakan ve Hatun buyuruyor ki” diye başlar ve altında Hakanla beraber Hatununda imzası bulunurdu. Gelen elçileri Hakan, Hatunla birlikte kabul etmezse, o devlete hakaret sayılırdı. Çocuklar üzerinde velilik hakkı sadece Hakan’a değil, Hatun’a da aitti. Hakan herhangi bir konu hakkında Hatun ile müşavere ederdi. Halk içinde durum aynıydı.
Bunların yanında kadın siyasi ve askeri faaliyetlerde katılırdı. Binicilikte, kılıç kullanmak ve ok atmakta, savaşmakta çok mahirdi. Kadın toplum içinde daima bir ahlak timsali, iffet numunesi olarak yaşamış, erkekleri tarafından hürmet ve itibar görmüştür. Kadının iffeti ağır hukuki müeyyidelerle korunmuştur. Evli bir kadına tecavüz eden idam edilmiş, kıza tecavüz eden onunla evlendirilmiştir. 13. Ve 14. Asırlarda Türk aile yapısında karı-koca bir birine bağlı ve hürmetkardı. Erkek hanımına “ey başımın bahtı, evimin bereketi, kurusaçlım, çatma kaşlım, evimin direği” gibi sözlerle hitap ederdi.
Kadında kocasına; “Hey koç yiğidim, şah yiğidim, başımın yastığı, göz açıp gördüğüm, gönül verip sevdiğim” diye hitap ederdi. Bu hitaplarda saf, temiz ve fazilet duyguları yer alırdı.
Türk Kurtuluş Savaşında da Türk Kadını erkeği ile omuz omuza düşmanlarla savaşarak dünya kadınlarına örnek olmuştur. Sırtında çocuğu ile kağnı arabasıyla cepheye mermi taşıyan, yağmur yağarken çocuğunun üzerindeki yorganı “Millet malıdır, nem kapmasın” diyerek cephanenin üzerine örten Türk Kadını değil midir?
Ulu Önder Atatürk Türk Kadını için; “Ey yiğit Türk Kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” diyerek kadının hakkını teslim etmiştir. Yine Atatürk Türk Kadını için büyük şeyler düşünmüş ve ilk defa Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkını sağlamıştır.
Büyük adamları büyük anaların yetiştirdiğine de işaret eden Atatürk; “Bu ulus, temel eğitimini aileden almaktadır. Türk ulusu öyle analara sahiptir ki, her dönemde büyük adamlarını bu analar yetiştirmişlerdir. Türk Kadını, daha seçkin kuşaklar yetiştirmeye yeteneklidir.” Sözüyle Türk Kadınının değerini ortaya konmuştur.