İnsan hayatında çok yüce ve çok anlamlı bir yeri ve değeri olan bu duygular, insan yavrusunda doğuşta mevcut değildir. İnsanoğlu bu duyguları doğduktan sonra yaşayarak görerek öğrenir, o da bu duyguları başkasına göstermeye uygulamaya başlar. Bu duyguları çocuk önce annesinden öğrenir. Herhangi bir ihtiyacını karşılamak amacıyla yavrusunu kucağına alan, bağrına basan bir anne,bu davranışıyla çocuğuna sevilmenin sevmenin ilk derslerini vermektedir.
Sevilmeyi böylece öğrenmeye ve yavaş yavaş alışmaya başlayan çocuk, kısa bir süre sonra da bir besin maddesi gibi sevgiyi sevilmeyi bekler. Diğer bir deyişle sevgi böylece temel bir ihtiyaç haline gelir çocuk için. İşte bu noktadan sonra, özellikle anneleri artık çok dikkatli olmaları gerekmektedir.
Çocuğuna gösterdiği sevginin ölçüsünde yanlış bir istikamete yöneltmek, hem ileride çocuğu ile olan ilişkilerini içinden çıkılmaz bir duruma sokabilir, hem de çocuğun perişan olmasına neden olabilir.
Yaşamın ilk yıllarında çocuk, annesinin sürekli bakımına muhtaçtır. Bu yüzden anne ile çocuk arasında çok yakın bir bağlılık durumu gelişmeye başlar. İşte tam bu sırada annenin çocuğuna göstereceği ilgi, sevgi ve şefkat gibi duyguların ölçüsünde bir anormallik bir dengesizlik gelişebilir. Örneğin bir bitkinin gelişip büyümesinde suya, güneşe ve gübreye ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaçları ancak belli ölçüler içinde alabilen bitkiler sağlıklı olarak büyüyebilir. Gelişimi sırasında ihtiyaçtan fazla verilen su fidanın çürümesine yol açabilir. Susuzluk ise fidanı kurutur. Sevgi ve şefkatin de insan yaşamında buna benzer bir yeri ve etkisi vardır.
Dengesi ve ölçüsü iyi ayarlanmamış bir sevgi ve şefkat duygusu, hangi yönde gelişirse gelirsin çocuğun eğitimi üzerinde daima olumsuz etkiler yapar. Bu da duyguların sunuluşunda, doyuruluşunda azlık ya da çokluk çocuğun kişiliği üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır.
Önce aşırı sevgiden söz edelim. Aşırı derecede sevilerek yetiştirilmekte olan bir çocuğu ele alalım. Anne - babası tarafından her zaman okşanmaya, el üstünde tutulmaya, her isteği yerine getirilmeye, övülmeye alıştırılmış olan çocuklar anne -babası arasında son derece yakın bir bağlılık meydana gelir. Bu bağlılık önce çocuğun gelişmesini ve olgunlaşmasını önler, geciktirir. Yaşının ilerlemesine rağmen çocuğun çocuk kalmasına neden olur. Bunun yanı sıra, aynı sevgiyi diğer insanlardan da bekler. Bunu bulamayınca da büyük hayal kırıklığına uğrar. İnsanların kendisini sevmediğini, ona değer vermediği gibi yanlış düşüncelere kapılabilir. Bunun sonucu olarak da çevresindeki insanlara düşman kesilir ya da düşmanca duygular gelişir çocukta.
Yapılan araştırmalara göre ana-babaları tarafından aşırı derecede sevilmeleri ya da korunmaları öne çıkarılan çocuklar; Ailenin tek çocukları, en küçük çocukları, anne-babanın yaşlılık döneminde dünyaya getirdikleri çocuklar, çok güzel çocuklar, uzun yıllar bekleyişten sonra dünyaya gelen çocuklar, bir evin bir kızı ya da bir oğlu olan çocuklar, nine ve dedeler tarafından özel bir sevgiyle sevilen çocuklar gibi ...
Aşırı sevgi, şefkat ve ilgi çocukların eğitiminde yukarıda söz ettiğimiz sorunları öne çıkartarak aileyi ve toplumu zor duruma soktuğu gibi çocuğa yapılabilecek en olumsuz davranış biçimi olarak da değerlendirilmekte, çocukları gelecekte beklediğini söylediğimiz hayal kırıklıklarından ve tehlikelerden koruyamamanın ana nedenlerinden birisidir.