Her girişimin, yaklaşımın, bir amacı olması doğaldır.
Kimi halisane iyiniyetli, kimi de sinsice kötü niyetlidir. İkinciler daha sırnaşıkça yaklaşırlar. Siz yandan bakıp ayırt etmezseniz sıkıntı yaşarsınız.
Dostluk amaçlı yaklaşan iyi niyetlilere yanlış yaparsanız kalbini kırar, telafisi mümkün olmayan hata yapmış, bir dostu kaybetmiş olursunuz.
İkincileri anlamaz, insan yerine koyarsanız, bu seferde kendinize karşı hata yaparsınız. Duygusal yaşamda ihanete, ticarette maddi zarara, siyasette ise yine ihanete uğrar, sırtınızdan bıçaklanırsınız.
Dost sandığınız arkadaşların,kıskançlık duygularının saldırıya dönüştüğünü fark ettiğinizde, ne arkadaşlık kalır ne de dostluk.
Bazı şeyler dışardan daha net gözükür. Bir örnek olarak; girdiğiniz bir ormanda, siz sadece çevrenizde olan ağaçları ve doğayı ancak görür, orman hakkında doğru tespit yapamazsınız. Oysa, ormana uzaktan bakan ormanın gerçek durumunu daha doğru gözlemler.
Fanatik particilikte aynıdır. Fanatik olan, alkışlamaktan dinlemeye, dinlediğini anlamaya zaman ayırmaz. Cebi boşalsa da alkışlamaya devam eder. Sanki takım tutuyor da, galip gelirse sevinecek.
Gazetecilikte de önemli olan, kimsenin göremediğini görüp, gündeme taşımaktır. Herkesin bildiğini anlatmak, abesle iştigalden öteye gitmez.
Yani, olaylara çoğunluk gibi, dikine bakarak değil, yandan bakıp, olayın, söylevin, etkinliğin arka duvarında olan amacı anlayabilmek önemlidir.
Bir kitabımdan alıntı yapmak istedim;
Bazen gözünüzde büyütürsünüz birilerini…
Yaklaşmaya korkar çekinirsiniz… Bazı düşüncelerinizden bile vazgeçersiniz… Gün gelir tanırsınız yakından… Görürsünüz ki tepeyi dağ görmüşsünüz…
Oysa siz dağ o tepe…
Şaşarsınız…
Saygılı ol sevecen ol…
Fakat kimseyi kendinden üstün görme
Hitap etmek yüz yüze, yazılı, telefonda veya gıyaben muhatap
olunan kişinin dikkatini çekme yöntemidir.
Duruş, kıyafet ve hitap şekli kişiliğin aynasıdır. Kot ile görünce isminizle, takım elbiseli, kravatlı görünce “Bey” diye hitap edenlere rastlamışsınızdır, oysa aynı insansınız.
Güncel yaşantımızda dikkatimizi çeken bazı yanlış kullanımları vurgulamak istedim.
--Çok yakınınız değilse, arkadaşınızın eşi, kızınızın mesai arkadaşı bile olsa bir bayana ismi ile hitap etmek hoş değildir. Yaş ve karizma durumuna göre “… HANIM, HANIMEFENDİ, HOCA HANIM, DOKTOR HANIM, MİMAR HANIM ” gibi sözlerle hitap edilmelidir. Arkadaşınız sizinle konuşurken “LALE HOCANIM (Kendi eşi) HALE (Sizin eşiniz) ile görüşmüş …..” diyerek söze başlamışsa hemen uyarıp, kendisine gelmesini ikaz etmeli hatta mesafe koymalısınız. Onun adam olmaya niyeti yok demektir. Bu kadar da olmaz demeyin, olmuştur.
– Kim olursa olsun, bir erkek yakını olmayan bir bayana “CANIM, YAVRUM” gibi sözlerle hitap ediyorsa, “SEVGİLERİMLE, EN DERİN SEVGİLERİMLE ” yazıyorsa kendi eşine de aynı hitapların edilmesinden mutlu olacak demektir, yavşaktır.
– Bir erkek başka erkeğe karşı çok samimi değilse “BEY, BEYEFENDİ, MÜDÜR BEY, MEMUR BEY” vs. diyerek hitap etmeli. Ancak samimiyeti köklü ve yaşıtıysa ismi ile kendinden büyük ise bey yerine “….ABİ” demesi kendisini daha yakın hissettirecektir.
– Makam veya unvan sahibi saygın bir kişinin gıyabında konuşurken “VALİ … BEY, MÜDÜR … BEY, … PAŞA.” gibi ünvanlı konuşmak, o kişinin değil sizin kalitenizi gösterir. Ancak “O ünvanı hak etmedi.” diye düşünüyorsanız, ismini bile anmadan geçebilirsiniz.
– Torun sahibi bayanların birbirine “KIZLARRR” diye hitap etmeleri de kendilerine göre ayrı dünyalarının olduğunu gösteren komedidir.
– Bir esnafın tanımadığı müşteriye “BUYUR HACI ABİ.” demesi de riyakârlık çağrıştıran hitap şeklidir.
Sevgi ve saygıyla kalınız.
10.03.2025
Yazının Devamı90’lı yıllar, bir inşaatıma ısıcam taktırmam gerekiyor fakat Niğde de henüz ısıcam fabrikası yok.
Isıcam siparişi vermek düşüncemle Kayseri de bulunan isim yapmış bir fabrikaya gittim. Görüşmek için patronun odasını işaret ettiler. Niğde’den geldim, 18 dairelik ısıcam almak istiyorum dedim. Elinde bir aletle oynuyor hoş geldiniz, oturun falan demek yok, yüzüme bakmadan konuşuyor. Arkadaş da kibir tavan yapmış. Fiyat falan sormadan fabrika sizin mi diye sordum, gururla “Benim” dedi. Hayırlı olsun deyip iyi günler demeden çıkıp gittim. Isıcamı da başka yerden aldım.
İki yıl geçti. 24 dairelik başka bir inşaatım cam takılma seviyesine gelmiş, Niğcam Fabrikası da yakın zamanda üretime başlamıştı. Henüz görüşmedim ama camı Niğcam’dan almak da kararlıyım.
Muzaffer Önügören beyle büromuzda oturuyoruz. Genç bir bayan geldi, mimarmış. “Atilla Bey Kayseri’den sizinle görüşmeye geldim. X beyin çok selamı var. Binanıza cam alacakmışsınız, size yarı fiyatına cam vereceğiz” dedi.
Hoş geldiniz, ne içersiniz diyerek ikramımızı yaptıktan sonra, hanımefendi sözüm size değil, söyleyeceklerimi X beye olduğu gibi iletmenizi rica ediyorum dedim. “Tabii ki iletirim“ dedi. Benden de kendisine çok selam söyleyin, iki yıl önce cam siparişi için gittiğimde X bey yüzüme bakmadan konuşmuş bende çıkıp gitmiştim. Niğde’de ısıcam fabrikası açıldığı için sizi ve selamını gönderdi. Amacı, yeni açılan fabrikanın müşterilerini kendine yönlendirerek Niğde’de açılan fabrikayı zor duruma düşürür fabrika kapanırsa, şimdi yarı fiyatına vereceği camların parasal acısını fazlası ile çıkaracak. Ben camı iki misli fiyatta olsa Niğcam’dan alacağım ve onun oyununa gelmeyeceğim dedim.
Misafirimiz gitti, bizde camımızı Niğcam’dan alarak hemşehri desteğimizi göstermiş olduk. 03.03.2025
Elli yaşımda yazdığım bir şiirimle de dünya telaşımızı hatırlatıp ramazanınızı kutlamak istedim.
FANİ DÜNYA
Koş durma delice
Çırpın didin gönlünce
Fani dünya bitince
Bilmem sonun ne olur
Gece gündüz koşarsın
Dere tepe aşarsın
Elliyi buldu yaşın
Bilmem sonun ne olur
Ders almazsın gidenden
Yok ki haber gelenden
Var mı selam dedenden
Bilmem sonun ne olur
A.Yıldız