yandex
Atilla Yıldız | Tüm Köşe Yazıları | Niğde Anadolu Haber
  • DOLAR
    39,8243
    %0,05
  • EURO
    46,9284
    %0,07
  • G. Altın
    4.248,32
    %0,49
  • Ç. Altın
    6.644,83
    %0,00
  • BIST
    9.453
    0
  • BITCOIN
    107,142.665
    -0.1
  • ETHEREUM
    2,485.408
    -0.21
  • DOLAR
    39,8243
    %0,05
  • EURO
    46,9284
    %0,07
  • G. Altın
    4.248,32
    %0,49
  • Ç. Altın
    6.644,83
    %0,00
  • BIST
    9.453
    0
  • BITCOIN
    107,142.665
    -0.1
  • ETHEREUM
    2,485.408
    -0.21

NEREDEN BULDUN KİME VAR KİME YOK

Bir vatandaş sattığı yazlıktan aldığı dört milyon lira kadar parayı bankaya yatırmaya gitmiş. Bankada görevli paranın kaynağını sormuş. O da satışı gerçek değerinde gösterdiği için durumu çekinmeden anlatmış ve yatırmış. “Satışta değeri düşük göstermiş olsaydım yatırmadan çıkacaktım” diye anlatıyordu. 

Oysa daha önce böyle bir uygulama olduğunu duymamıştım. Araştırınca öğrenmiş oldum. 2023 yılında vatandaşın banka hareketlerinde durumuna göre yüksek tutarlı para hareketleri olursa Masak (Mali suçlar araştırma kurulu) tarafından vergi incelemesi yapılması için yasa çıkarılmış. 

Devletten aldığından değil verdiğinden onur duyan bir vatandaş olarak uygulama hoşuma gitti. Zira adaleti ve ekonomisi bozuk ülkenin güçlü ve geleceği parlak ülke olması mümkün olmadığından siyasi beka sorunu değil gerçek beka sorunu olacaktır. 

Buraya kadar güzel de 2003 yılından itibaren niçin -Nereden buldun yasasını- kaldırdık ve isimleri vergi listelerinde gözükmediği halde İstanbul boğazında, Londra da, Amerika da vs villalar alan hızlı zenginlerimizi sorgulamadan muaf tuttuk anlamak da aciz kalmaktayım.  

Böylesine ikilemli uygulamaları sade vatandaşın vergi kaçırmak için vicdanını rahatlatıcı bahane olarak görmemesi mümkün müdür.                                                                                             

Oysa vergi de askerlik kadar kutsal bilinmelidir. 


Yazının Devamı

PARAMIZA SIFIRLARIN GERİ DÖNÜŞÜ

Banka gişesinde beklerken yan gişede deste deste paranın büyükçe valize yerleştirildiğini görünce ister istemez kulak misafiri oldum. Araç alışverişinde satıcı parayı nakit istemiş, tamamı iki yüz liralık olan üç milyon lira parayı büyükçe bir valize zor sığdırdılar. Sanırım ağırlığı da on kilograma yakındı. Abartmış demeyin, yüz elli adet yüzlük deste tabii ki valize ancak sığıyor. 


Otuz yıllık müteahhitlik mesleğimde, defalarca daha büyük miktarlar da para alış verişim olmasına rağmen valizle para taşındığını hiç görmediğimden şok oldum.  

Halbuki 2005 yılında paramızdan altı sıfır atınca bir milyon yerine bir lira kullanmaya başlamıştık, bir çok vatandaş da “Enflasyon bitti, ucuzluk geldi,” zannetmişti. Anlaşılan attığımız sıfırlar yirmi yıl içinde hızlıca, biraz da artarak geri dönmüşler, aynı dönemde devletimizin yüzlerce malının özelleştirme diyerek satılmış olmasına rağmen. 


Oysa bizim 2005 yılında attığımız sıfırlar 1950’lerde gelmeye başlamış ancak elli yılda altı tane olmuştu. 

Enflasyon gündemim olunca bir anekdot hatırladım. 1967 yılında 95.000 liraya aldığımız kamyonun aynısının biraz daha gelişmişini 1969 yılında yani iki yıl sonra aynı şartlarda 100.000 liraya almıştık. Demek ki iki yılda yüzde beş artış olmuş. 

İyi ki internet üzerinden para transferleri başladı da nakit taşıma olayı çok azaldı. Aksi takdirde para taşıma valizleri modası başlayacaktı. 02.06.2025  


Yazının Devamı

KONUT FİYATLARI NEDEN YÜKSELİYOR

Avrupa ülkelerinde konut fiyatlarının ülkemize göre daha az olduğunu duyup şaşırıyoruz. Fakat ülkemizde yüksek olmasının nedenleri üzerine ciddi şekilde giden olmadığı gibi araştıran da yok. 

Ülkemizde kendi arsasına konut yaparak konut sahibi olma oranı köyler dışında kayda değer değildir. Genellikle ihtiyaç sahipleri müteahhit firmalardan satın alma veya devlet tarafından organize edilmiş Toki gibi kurumlar yoluyla ev sahibi olmaktadır. 

Toki ve benzer kurumların arsa maliyetleri çok düşük olmasına rağmen satış fiyatlarına tam olarak yansımıyor. Zira ihale aşamasından itibaren emeksiz ve risk almadan para kazananların maliyeti neticede alıcılara yansımaktadır. Bunlar; ihaleyi alanların yasadışı giderleri, işi devrettikleri alt müteahhit veya taşaron firmalardan aldıkları emeksiz kazançlar olarak söylenebilir. Geçmişte devlet bütçesinden yapılan desteklerle ucuz ev sahibi olanlar olmuşsa da artık devlet desteği de ucuz ev sahibi olma imkanı da geride kalmıştır. 

Müteahhit firmaların konut maliyetlerinin en önemli giderleri arsa maliyetleridir. Zira müteahhitlerin ruhsat aşamasında verdikleri yasadışı giderler ve arsa sahiplerine yüzde elli veya daha fazla verilen hisse paylarının maliyetleri de alıcıya yansıtılınca doğal olarak fiyatlar uçmaktadır. 

Arsa sahibi olarak elde edilen vergisiz yüksek kazançların meşruluğu da tartışılabilir. Bu arsaların bazıları miras veya çok önceden satın alınmış olsa da çoğunlukla yasadışı görüşmeler ile imar sözü alınarak esas sahibinden ucuz kapatılmış, imara girince değeri inanılmaz artarak rant getiren arsalar olup vergisiz, emeksiz sağlanan kazançlarda alıcıya yansımaktadır.  

Yasadışı işlere bulaşmadan, rüşvet vermeden çalışmak isteyen müteahhitler de imar çapı ve ruhsat aşamasından başlayıp iskan ruhsatı alıncaya kadar maruz kalacakları haksız baskılara hukuki yollardan karşı koyma umutları olmadığı için onur ve ilkeleri yerine mesleklerini bırakmayı tercih edeceklerdir. Ben ve kardeşlerim gibi. 26.05.2025 

 

 

 


Yazının Devamı

DUAYA SAYGI ALLAH’A SAYGIDIR

Yıl 1990. Nakit paraya çok ihtiyacım, satılık da bir dairem var. Dua ettim evden çıkarken “Yarabbi peşin paralı müşteri gelirse daireyi maliyeti olan yetmiş milyona vereyim,” diye. Aslında satış değeri doksan milyon. 

Büroya geldim. Elemanımız olan genç, daireye müşteri geldiğini, kardeşimin de “Daire var, yüz milyon lira, istersen göstereyim,” dediğini, bakmaya gittiklerini söyledi. 

Geldiler biraz sonra. Müşteri ile tokalaştık ve anlattı. “Falan köydenim, Van da polisim. Niğde’ye daire almak için gitmiştim, Ziraat Bankasında veznedar olan köylüm ile karşılaştık. Burada gezme git Bor’a müteahhit Atilla Yıldız’ı bul ondan al deyince ben de döndüm geldim. Daireyi de beğendim,” dedi. 

Ama çorba parası isteyenlerden mi, değil mi merak etmeye başladım. Amacım duruma göre son fiyatı söylemek. Kendisi mutemetmiş, şark hizmetinden dolayı çift maaş almış, çocukları da yokmuş, eşi de el işi yapar satarmış, parayı öyle biriktirmişler ve peşin alacak. 

O an sabah ettiğim dua ve rahmetli Süleyman Demirel’den dinlediğim bir anekdot aklıma geldi. 

Arap hurma ağacına çıkmış bakmış çok yüksek, dua etmiş sağ salim inersem dört kurban keseceğim diye. Biraz inmiş üç kurban, biraz daha inince iki kurban, bir kurban, ayağı yere basınca da kurban mafiş demiş. 

“Ver elini sana yetmiş milyon,” Dedim adam şaşırdı, kendisi yüz milyona almaya razı. “Hiç şaşırma, kardeşim biraz da pazarlık payı koyarak dairenin gerçek fiyatını söylemiş sana. Fakat nakit ihtiyacımdan dolayı sıkı pazarlık eden peşin paralı müşteri gelse yetmiş milyona vermeyi düşünüyordum. Senin paran helal para, ayrıca tanımadığım biri referans olup bana göndermiş. Eğer ki sana iyi niyetinden dolayı fazla fiyata satmış olsam vicdanım rahat etmez, onun için yetmiş milyon.” dedim. 

Mutlu oldu, cebinden elli milyon çıkarıp masaya koydu “Kalanı da üç gün sonra göndereceğim,” diyerek ayrıldı. 19.05.2025 

  

 


Yazının Devamı

ADALET HER ŞEYİN TEMELİDİR

Hukukçuların hoş görüsüne sığınarak birkaç söz etmek istedim. 


Hukukçu değilim fakat bilhassa ağır ceza içtihatlarını okumayı çok sever özellikle içtihat kitapları alır okurdum. Zira o dönemlerde hakimlerin karar verirken halk tabiriyle nasıl “Kılı kırk yararak,” en ince ayrıntıları bile değerlendirdiklerini okudukça keşke hakim olsaydım pişmanlığımı hissederdim içimde.  


Hakim olmanın yani gönül rahatlığıyla karar vermenin çok zor ve vebali büyük iş olduğunu herkesin bildiğini zannediyor, açıklama yapmaya da gerek görmüyorum. 

Önemli kararları verdikten sonra “Acaba hata yaptım mı?” endişesi ile günlerce uykusuna keder veren, çok iyi tanımadığı insanların çayını dahi içmeyen değerli hakimlerimizi tenzih ederek geçmişten bir anekdot aktarmak istedim.  


Amacım, hiç kimsenin yaptığı pisliğin gizli kalacağını zannetmemesini, yıllar sonra da olsa pisliklerin kokusunun yayılacağını vurgulamak istedim. Aslında bu konu sadece hakimler için değil, hepimiz için de geçerlidir. 


Yıllar önce bir şey almak için kişiliği tarafımca bilinen bir esnafın dükkânına girdim. Israrla kahve söyledi, içerken de gururla anlattı.  

İlçemizin hakimlerinden biri her sabah adliyeye giderken kahvesini onun dükkanında içer ve içerken de “Bu gün falanın duruşması var ne dersin,” diye sorarmış. 


Hakimi ben de gıyaben tanıyorum ve bildiğim bir özelliğini söylesem birilerinin de bana “Din düşmanlığı yapıyor,” diyeceklerinden eminim. 


Son olarak da  müteahhitlik yaptığım otuz yıl içinde arsa sahipleri, müşterilerim, taşeronlarım ve alış veriş yaptığım hiçbir firma ile mahkemelik, icralık olmadan mesleği bırakmış olmamdan dolayı yüce Allah’a şükürler ettiğimin bilinmesini isterim. 12.05.2025  


Yazının Devamı

SOSYAL YAŞAMDA ADALET 

Adalet sadece adliyede değil yaşamımız boyunca her yerde olması gereken en önemli beşeri olgudur. 

Çocuk adalet duygusunu öncelikle ailede yaşamalı ki adaletin önemini kavrasın. Daha sonra okulda, askerde, günlük yaşamda, iş hayatında adil davranışlar yapsın veya beklesin. 


-Çocukları arasında adil davranmayan anne babalar,    -Gelinlerine veya damatlarına farklı değer veren kayınvalide veya kayınpederler,                                                                                                         -Öğrencilerine karşı adil olmayan öğretmenler,   -Personellerine adil olmayan amirler,   -Aynı parayı aldığı halde müşterilerine farklı ürün veren esnaflar,  -Personeline adil davranmayan patronlar  gibi birçok örnek verebiliriz.  


Zira yaradılış itibarı ile kişiler girişken veya çekingen oldukları gibi iş hayatında da aynı işi yaptıkları halde hakkını isteyen veya sessiz kalan olabilir. Sessiz kalana istemiyor diye daha az ücret verirseniz adalet duygunuz yok demektir. Vebal altında kalırsınız. 


Ticari hayatta “Peygamber pazarlığı,” denilen ve yanlış uygulanan sistem vardır. Yani iyi pazarlık etmeyi bilene indirim yaparken, güvenip istenilen fiyatı kabul edip ödeyene yüksek fiyata satmak adaletsizliktir. Zira peygamber “İkna edebilirsen yüksek fiyattan sat,” dememiştir. Olsa olsa “Alışverişiniz gönül hoşluğu ile olsun,” demiş olabilir. 05.05.2025 


Konuyu bir şiirimle bağlayalım. 

 

YOK SANA   TEK PATLAYAN 


Haykırdı Duran dayı   

 Kız Fadime 

Bizim kız kaçmış    

 Ver tek patlarımı 

Kızar Fadime       

Der Lan Duran

Yok sana tek patlayan 

Sen kaçırırken    Fadime’yi     

 Sanki yoktu       

 Benim de anam babam 

 

 

 


Yazının Devamı

ŞİİR NEDİR?

Bazen bir romandır kısa ve öz. 

Geçmişe gidersiniz, günü yaşar ve geleceğe değişik bakarsınız.    

Bazen filozofça yaklaşır düşündürür sizi, bin nasihatten iyidir.       

Bazen de psikologdur çözer ve anlatır sizi şaşarsınız.  28.04.2025 

                                                                                                                  

     AHVALİ BEŞER 


Herkes yaşar          

Kimi zengin kimi fakir   

Kimi öper el etek    

Olur şebek 


Kimi kazanır  

Nasırlı elle ekmek 

Kimi yalakadır     

Ağzı salyalı          

Bekler atsınlar                                                                                    

Önüne köpek yalı   


Kimi dik durur        

Etmez minnet    

Açıktır alnı 


Ancak aynıdır                         

Ecelde beşer 

Hoplar zıplar      

Mezar  taşına                                            

 Toslar                                                                                                                          


Yazının Devamı

KURAL KOYMAK MI, KURALA UYMAK MI ?

Kural kelimesinin anlamını, toplu yaşamda insanların davranışlarına yön veren, uyulması gereken ilkeler olarak biliriz. Genelde yazılı olsa da yazılı olmayan kurallar da vardır. Amaç insanların birbirini rahatsız etmeden yaşamalarını sağlamaktır. 

 Yalnız insanların değil hayvanların da kendi aralarında uydukları kuralları olduğunu ve kendi kurallarına insanlardan daha dikkatle uyduklarını bilim insanlarımız gözlemlemişlerdir. 

Kurala uymak insanların birbirine saygısını, sevgisini hatta güvenini sağlayan önemli davranış olup uymamak da aksi etki yaratacağından toplumun yozlaşmasına katkı sağlamak demektir.  

Güncelliğini kaybetmeyen en önemli kuralın trafik kuralları olduğunu biliyoruz. Uymamanın da  çoğu zaman can ve maddi kayıplara neden olacağından, hız sınırlaması başta olmak üzere birçok yasa çıkarılmıştır.  

Sayın milletvekilleri çıkardıkları yasaya kendilerini seçen vatandaşların uymasını, aksi takdirde yüklü para cezası ödemelerini uygun görmüşler. Fakat ek bir madde ile kendilerinin ve eski milletvekillerinin, çıkardıkları yasaya uymasına gerek görmeyerek muaf tutmuşlar. Aileleri de muaf mı bilmiyorum. Ayrıca Çakarlı araç da kullanabilirlermiş. Yani hem hızlı hem de havalı olacaklarmış. Havayı kime atacaklar derseniz tabii ki kendilerini seçen milletin asillerine. 

Bu durumun mantığını anlayan var mı bilmiyorum. Yangın söndürecek itfaiye, hasta götürecek ambulans, olay yerine acil yetişecek güvenlik görevlisi olmadığınız halde, çılgınca hız yapan şoförünüz bir başka vatandaşın ölümüne neden olsa vicdanınız ne hisseder sayın milletvekilleri söyler misiniz? 

Kendi yaptıkları yasayı kendilerinin bozduğunu okuyunca aklıma bir anekdot gelmişti. İslamiyet öncesi Araplar hamurdan put yapar, önce tapar acıkınca da pişirir yerlermiş.  

Sizinki de “Kendin pişir kendin ye.” veya “Kendin yap kendin boz.” olmuyor mu? 


07.04.2025 



Yazının Devamı

HİTABET ŞEKLİMİZ NEDEN ÖNEMLİDİR

Hitap etmek yüz yüze, yazılı, telefonda veya gıyaben muhatap 

olunan kişinin dikkatini çekme yöntemidir. 


 Duruş, kıyafet ve hitap şekli kişiliğin aynasıdır. Kot ile görünce isminizle, takım elbiseli, kravatlı görünce “Bey” diye hitap edenlere rastlamışsınızdır, oysa aynı insansınız. 


 Güncel yaşantımızda dikkatimizi çeken bazı yanlış kullanımları vurgulamak istedim.                                                                                                                                                           

  --Çok yakınınız değilse, arkadaşınızın eşi, kızınızın mesai arkadaşı bile olsa bir bayana ismi ile hitap etmek hoş değildir. Yaş ve karizma durumuna göre “… HANIM, HANIMEFENDİ, HOCA HANIM, DOKTOR HANIM, MİMAR HANIM ” gibi sözlerle hitap edilmelidir. Arkadaşınız sizinle konuşurken “LALE HOCANIM (Kendi eşi) HALE (Sizin eşiniz) ile görüşmüş …..” diyerek söze başlamışsa hemen uyarıp, kendisine gelmesini ikaz etmeli hatta mesafe koymalısınız. Onun adam olmaya niyeti yok demektir. Bu kadar da olmaz demeyin, olmuştur.        

 

– Kim olursa olsun, bir erkek yakını olmayan bir bayana “CANIM, YAVRUM” gibi sözlerle hitap ediyorsa, “SEVGİLERİMLE, EN DERİN SEVGİLERİMLE ” yazıyorsa kendi eşine de aynı hitapların edilmesinden mutlu olacak demektir, yavşaktır.   


– Bir erkek başka erkeğe karşı çok samimi değilse “BEY, BEYEFENDİ, MÜDÜR BEY, MEMUR BEY” vs. diyerek hitap etmeli. Ancak samimiyeti köklü ve yaşıtıysa ismi ile kendinden büyük ise bey yerine “….ABİ” demesi kendisini daha yakın hissettirecektir.      


  – Makam veya unvan sahibi saygın bir kişinin gıyabında konuşurken “VALİ … BEY, MÜDÜR … BEY, … PAŞA.” gibi ünvanlı konuşmak, o kişinin değil sizin kalitenizi gösterir. Ancak “O ünvanı hak etmedi.” diye düşünüyorsanız, ismini bile anmadan geçebilirsiniz.                                                          


    – Torun sahibi bayanların birbirine “KIZLARRR” diye hitap etmeleri de kendilerine göre ayrı dünyalarının olduğunu gösteren komedidir.               

     – Bir esnafın tanımadığı müşteriye “BUYUR HACI ABİ.” demesi de riyakârlık çağrıştıran hitap şeklidir. 

Sevgi ve saygıyla kalınız.    

10.03.2025 

Yazının Devamı

HEMŞEHRİ DESTEĞİ…

90’lı yıllar, bir inşaatıma ısıcam taktırmam gerekiyor fakat Niğde de henüz ısıcam fabrikası yok.  

Isıcam siparişi vermek düşüncemle Kayseri de bulunan isim yapmış bir fabrikaya gittim. Görüşmek için patronun odasını işaret ettiler. Niğde’den geldim, 18 dairelik ısıcam almak istiyorum dedim. Elinde bir aletle oynuyor hoş geldiniz, oturun falan demek yok, yüzüme bakmadan konuşuyor. Arkadaş da kibir tavan yapmış. Fiyat falan sormadan fabrika sizin mi diye sordum, gururla “Benim” dedi. Hayırlı olsun deyip iyi günler demeden çıkıp gittim. Isıcamı da başka yerden aldım. 


İki yıl geçti. 24 dairelik başka bir inşaatım cam takılma seviyesine gelmiş, Niğcam Fabrikası da yakın zamanda üretime başlamıştı. Henüz görüşmedim ama camı Niğcam’dan almak da kararlıyım.  

Muzaffer Önügören beyle büromuzda oturuyoruz. Genç bir bayan geldi, mimarmış.  “Atilla Bey Kayseri’den sizinle görüşmeye geldim. X beyin çok selamı var. Binanıza cam alacakmışsınız, size yarı fiyatına cam vereceğiz” dedi.  

Hoş geldiniz, ne içersiniz diyerek ikramımızı yaptıktan sonra, hanımefendi sözüm size değil, söyleyeceklerimi X beye olduğu gibi iletmenizi rica ediyorum dedim. “Tabii ki iletirim“ dedi. Benden de kendisine çok selam söyleyin, iki yıl önce cam siparişi için gittiğimde X bey yüzüme bakmadan konuşmuş bende çıkıp gitmiştim. Niğde’de ısıcam fabrikası açıldığı için sizi ve selamını gönderdi. Amacı, yeni açılan fabrikanın müşterilerini kendine yönlendirerek Niğde’de açılan fabrikayı zor duruma düşürür fabrika kapanırsa, şimdi yarı fiyatına vereceği camların parasal acısını fazlası ile çıkaracak. Ben camı iki misli fiyatta olsa Niğcam’dan alacağım ve onun oyununa gelmeyeceğim dedim. 

Misafirimiz gitti, bizde camımızı Niğcam’dan alarak hemşehri desteğimizi göstermiş olduk.  03.03.2025 

 

Elli yaşımda yazdığım bir şiirimle de dünya telaşımızı hatırlatıp ramazanınızı kutlamak istedim. 

 

 FANİ DÜNYA 


Koş durma delice                                                                                       

Çırpın didin gönlünce                                                                                   

Fani dünya bitince                                                                               

Bilmem sonun ne olur   

Gece gündüz koşarsın                                               

 Dere tepe aşarsın                                                                                      

 Elliyi buldu yaşın                                                                                    

 Bilmem sonun ne olur        

 Ders almazsın gidenden   

 Yok ki haber gelenden                        

 Var mı selam dedenden                                                              

 Bilmem sonun ne olur          

A.Yıldız                           

 


Yazının Devamı

NEDEN YANDAN BAKIŞ!

Her girişimin, yaklaşımın, bir amacı olması doğaldır. 

Kimi halisane iyiniyetli, kimi de sinsice kötü niyetlidir. İkinciler daha sırnaşıkça yaklaşırlar. Siz yandan bakıp ayırt etmezseniz sıkıntı yaşarsınız.

Dostluk amaçlı yaklaşan iyi niyetlilere yanlış yaparsanız kalbini kırar, telafisi mümkün olmayan hata yapmış, bir dostu kaybetmiş olursunuz.

İkincileri anlamaz, insan yerine koyarsanız, bu seferde kendinize karşı hata yaparsınız. Duygusal yaşamda ihanete, ticarette maddi zarara, siyasette ise yine ihanete uğrar, sırtınızdan bıçaklanırsınız. 

Dost sandığınız arkadaşların,kıskançlık duygularının saldırıya dönüştüğünü fark ettiğinizde, ne arkadaşlık kalır ne de dostluk.

Bazı şeyler dışardan daha net gözükür. Bir örnek olarak; girdiğiniz bir ormanda, siz sadece çevrenizde olan ağaçları ve doğayı ancak görür, orman hakkında doğru tespit yapamazsınız. Oysa, ormana uzaktan bakan ormanın gerçek durumunu daha doğru gözlemler.

Fanatik particilikte aynıdır. Fanatik olan, alkışlamaktan dinlemeye, dinlediğini anlamaya zaman ayırmaz. Cebi boşalsa da alkışlamaya devam eder. Sanki takım tutuyor da, galip gelirse sevinecek.

Gazetecilikte de önemli olan, kimsenin göremediğini görüp, gündeme taşımaktır. Herkesin bildiğini anlatmak, abesle iştigalden öteye gitmez. 

Yani, olaylara çoğunluk gibi, dikine bakarak değil, yandan bakıp, olayın, söylevin, etkinliğin arka duvarında olan amacı anlayabilmek önemlidir.

Bir kitabımdan alıntı yapmak istedim;

Bazen gözünüzde büyütürsünüz birilerini…                                 

Yaklaşmaya korkar çekinirsiniz…                                                                        Bazı düşüncelerinizden bile vazgeçersiniz…                                                                                                                                                    Gün gelir tanırsınız yakından…                                                                                                     Görürsünüz ki tepeyi dağ görmüşsünüz…                                               

Oysa siz dağ o tepe…                                                                         

Şaşarsınız…                                                                                                    

Saygılı ol sevecen ol…                                                                       

Fakat kimseyi kendinden üstün görme 







Yazının Devamı
Copyright © 2023 Tüm Hakları Saklıdır Dada Medya
Web Tasarım - Sosyal Medya Yönetimi - Reklam Ajansı - Video Çekim - Grafik Tasarım - Niğde Ajans