Büyük adamları yaşatan iki şey vardır. Birincisi, büyük adamın çıktığı bilim, sanat veya tarihsel olayların kuşaklar boyunca geliştirip sürdürülmesi için, ikincisi onun kişi olarak değerlerinin eğitim içinde ele alınıp, gelecek kuşaklara aktarılması.
Yunus Emre, halkın yıllarca sevdiği, gönül verdiği, şiirlerini içtenlikle benimsediği bir şair, halk büyüğüdür insanların onu anlaması için bir takım şeyleri bilmesine gerek yoktur. Sadece insanı insan yapan, başta sevgi olmak üzere, temel duygulardan yoksun bulunmaması gerekir.
Yunus Emre, insanın duygu dünyasının büyüğü olduğu için yalnızca bazı bilgileri almış kimseleri değil, tüm insanları kucaklamaktadır. Yunus Emre,
“Dünya bizim rızkımızdır.
Halk benim halkımdır “ diyor.
Herkes bu dünyada bir rızık için geçim için uğraşmıyor mu? Peki: geçim kavgası içinde olan insanlar, neden kendilerini bir halktan gibi görmüyorlar? Nedir bu silahlanma yarışı? Bugün ellerinde dünyayı yok edecek bombaları bulunduranlar, acaba neyin peşindeler?
Bu bombaları patlatıp da havasını, suyunu, doğasını paylaştığımız dünyanın üzerinde bir tek canlı kalmazsa, kim kendisini, ne için ve kime karşı zafer kazanmış ilan edecek? Hepimizin birlikte yaşadığı, geçimini sağladığı şu dünyada nedir bu düşmanlıklar?
Yunus Emre’nin yaşadığı zamanlarda, insanlar değil uzayı feth etmek belki de havada uçurtma bile uçuramıyorlardı. Ama yunus Emre, kendi uzayın da dünyayı görüyordu. Şimdi insanoğlu aya gitti, uzayda dolaşıyor, yine de uzay silahları ile bu dünyada birlikte yaşadığı insanları, diğer bir ifade ile kendi cinsini yok etme düşüncesinden kurtulamıyorum. Yunus Emre 13. yüzyılda yaşadı biz de 21. yüzyılda yaşıyoruz. Gelin görün ki, Yunus Emre’nin insanlık anlayışı ile bizim anlayışsızlığımız arasındaki 700 yılı kapatmak bir yana, durmadan da aramızı açıyoruz. Yunus Emre bu sorunu bizlerden daha iyi görebildiği için, bize şu dizeleriyle adeta yalvarıyor:
Gelin tanış olalım.
İşi Kolay Kılalım
Sevelim Sevilelim
Dünya Kimseye Kalmaz
İnsanlar arasında, işleri sorun haline getiren, düşmanlıkları zemin hazırlayan, sevgi, barış ve huzur ortamından uzak bir dünya bizim için cehennemden farksız bir dünyadır. Dünya kime kalmış ki bize kalsın diyen Yunus Emre bize acı gerçeği anımsatıyor:
Yalancı dünyaya konup göçenler.
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Üstlerinde türlü türlü ot bitenler.
Ne söylerler ne bir haber verirler.
Bu dünyadan göçenlerin belki bir zamanlar malları, mülkleri çoktu, Varlık içinde idiler. Nerede bunlar şimdi? Sonunda hepsi kolu cebi olmayan o son gömleğe kefene sarılıp toprağa bırakılmadılar mı? Onlar ki çoktu malları
Gör nice olduğu halleri
Sonucu bir gömlek imiş
Onun da yoktur yenleri
Yunus Emre’ye göre ölmeden daha yaşarken neler yapmalı;
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevgi için
Gönüller dost evi için
Gönüller yapmaya geldim
Yunus Emre’nin şiirlerini sevilmesi ve okunması, dilinin yalınlığından ve anlaşılırlığından kaynaklanır. Tekke şiirinin kurucusu sayılan Yunus Emre insancıllığı, insana verdiği değerle herkes tarafından sevilmiştir. Halk zevkine yakınlığı, duygusallığı ve alçakgönüllülüğü ile tüm gönülleri fethetmiştir. Deyişleri Türkçe, halkın konuştuğu Türkçedir. Sevgi, ölüm, din ve tasavvufla ilgili konular Yunus’un şiirlerinin ana temasıdır. Yunus Emre, şiirleri ile çığır açan, Anadolu’ya tasavvuf düşüncesini şiirleri ile yayan, sevgiyi, Allah sevgisini şiirlerinde ilke haline getiren efsanevi bir şairdir.