96 YILLIK İHMAL!
HİÇBİR ŞEY YAPAMAYARAK DA,
ADALETSİZLİK YAPABİLİRSİNİZ
MARCUS ALERELCUS
Niğde Anadolu Gazetesi’nin 11 Temmuz 2025 tarihli nüshasında Niğde Belediye Başkanlığı, su kaynaklarının hızla azaldığını kentte su yönetiminin sürdürülemez hâle geldiğini açıkladı.
Bu çağrı ne kadar geç kalındığını ortaya koymaktadır, 30 senedir bilim adamları ülkemizin özellikle de İç Anadolu illerinin susuzluk ile çölleşme emarelerinin çok artacağını açıklamışlardı.
Niğde kent merkezi ile birlikte Ulukışla İlçesinde de yerel yöneticilerin susuzlukla ilgili rahatsızlarını ve ne kadar zorlandıklarını dile getirdiklerini izliyoruz.
Bu güne kadar bir su planlaması yapıldı mı? Kayaardı başta olmak üzere birçok yerde kayıt dışı su kuyuları açılırken müdahale edilmedi çünkü Niğde ilinin içme suyu ihtiyacı da Kayaardı, Amas mevkii ve bir kısım yerlerden kuyularla temin edilmektedir.
Su kullanımı hakkında belediyece yapılan açıklamada cazibeli yer çekimi ile gelen hiçbir su kaynağı bulunmadığı vurgulanıyor. Açıklamada, devamla Niğde’nin nehirden, gölden ve barajdan gelen kaynakları yok diye belirtiliyor. Bu da Niğde’de su meselesini daha kritik hale getiriyor deniliyor.
Halbuki biraz geriye dönecek olursak 4 Şubat 2025 tarihli Niğde Anadolu Haber Gazetesi’nde Niğde Milletvekili Faik Soylu Beyefendi’nin 1929 yılında o günkü bakanlığa başvurusu ile Çamardı ilçesindeki Totari ile Ecemiş Çayı’nın çok önemli ve değerli kaynaklar olduğunu bu kaynakların Misli Ovası’nın sulanmasını sağlayacağı gibi ( 1 Milyon dönüm arazi ) , mühim bir konu da bu kaynakların 1750 metre rakımda yer aldığını Misli Ovası’nın ise 1250 ile 1350 metre rakımda bulunduklarını ifade ederek dolu dolu ve yol gösterici teknik çalışmalar rakamlar vererek başvurduğu bakanlığa da ışık tutmuştur.
Merhum Milletvekili Faik Soylu’nun vefatı ile birlikte Niğde’nin birçok hayati konuları ihtiyaçları rafa kaldırılmıştır.
Gündeme taşıdığımız içme suyu ve sulama suyunu neden ilin yöneticileri ve siyasileri tarafından ( Seçilmiş atanmış, bir kısım sivil toplum kuruluşları da ) bu hayati sorun sahiplenilmeyecek mi?
Eski başbakanlardan Merhum Mesut Yılmaz’ın döneminde 1995 yılında Taşlıca ile Yeşilburç köyü arasında yapılan Yeşilburç Barajı’nın projelendirilmesi esnasında birçok defa dile getirmemize rağmen, baraj sularının içme suyu ve sulama suyu olarak değerlendirilmesi önerilerimiz kulak ardı edilmiştir.
Ecemiş Çayı’na kimse laf edemiyor, bunun nedeni acaba Adana siyasetinden çekinildiği için mi?
Bu konuyla ilgili tespitlerimi önümüzdeki günlerde köşemde detaylı bir şekilde ele alacağım.
Yazının Devamı1990’lı yıllarda Niğde’ye bağlı Sofular ve Bekârlar beldelerinin idari olarak Aksaray’a bağlanması ile önemli ekonomik, siyasi, tarihi, kültürel zenginliklerini kaybeden ilimiz yakın zamanda iddialara göre Çardak Köyü Dipsiz Kanyonu’nun komşu ildeki bir kısım kişi ve kurumlarca Ihlara ile birlikte tanıtım afiş ve broşürlerinde sanki bu çevre Aksaray ilinde gibi gösterilmesine tepki olarak öncelikle Çardak Köyü’nün sonra da Niğde yerel basınının doğru yerde doğru zamanda dayanışma içinde hareket ederek ortaya koydukları tepkiler değerleri sonuçlara ulaşarak bu ortaya gelen problem farklı boyutlara ulaşmadan küllenmiştir.
Adeta daha önceki yaşanan senaryoların tecrübesi ile yola çıkılarak güç birliği ve çabalar sonuç alınmasını sağlamıştır. Yöre sakinlerinden Selçuk Özkamal açıklamalarında kanyon ve çevresinde yapılacak öncelikli bir kısım sorunların aşılmasını şu şekilde dile getirdi. Suda kirlilik olduğunu ilerleyen aylarda kanyondaki suyun risk taşıyabileceğini söyleyerek birçok ziyaretçinin Niğde ve diğer illerden yoğun ilgisinin artarak devam ettiğini belirterek, mücadelelerine destek veren Niğde yerel basını ve bir kısım siyasilere teşekkür etti.
YENİ TEŞVİK SİSTEMİ NİĞDE’YE NE KATACAK?
Niğde Anadolu Haber Gazetesi’nde yer alan yeni teşvik yasası ile ilgili bir haber önemli bir gündem oluşturdu. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca uygulamaya alınan teşvik sisteminin yakın bölgemizde yer alan 6 Şubat depremlerinden etkilenen Çankırı, Bayburt, Kahramanmaraş, Hatay ve Niğde ili gibi Anadolu’da üretim çeşitliliği az olan illerde dönüşüm hedefleniyor. Uygulanacak sistemde Türkiye 6 bölge olarak gözükmektedir. Niğde 5’inci bölgede yer almaktadır. Buradan da anlaşılıyor ki yatırım, yeni istihdam alanları açısından Niğde en geri iller arasında yerine almıştır.
Daha önceki yazılarımda 6 Şubat depreminden etkilenen ve ev ve işyerleri ağır hasar gören ve bu konuda mağdur olan vatandaşlarımız GENEL HAYATA ETKİLİ AFET BÖLGESİNDE YER ALMALARINA RAĞMEN BU GÜNE KADAR KENDİLERİNİN MAĞDURİYETİNE NE TÜR BİR KATKI VERİLECEĞİ KONUSUNDA NE AYDINLATILDIKLARINI NE DE GENİŞ KATILIMLI BİR TOPLANTIYA ÇAĞIRILMADIKLARINI İFADE ETTİLER.
5 ŞUBAT ŞEHİR STADI AÇILIYOR MU?
30 yıldır bugün- yarın derken bir türlü programa alınamayan nihayet, 2021 yılında inşaat kararı alınan stadyumda sona gelindiği öğrenildi. Fakat kamuoyunda halen seyirci kapasitesinin projede 7 bin 500 kişi olarak yer alması şaşkınlıkla karşılandı. 30 yılda nüfusu 100 bini aşan yeni projeye kadar eski stadın 4 bin seyirci kapasiteli olduğundan yola çıkarak projenin 10 binleri geçen bir seyirci kapasitesi ile ortaya konması doğru olurdu deniliyor. Çevre illerle mukayese edecek olursak Karaman ili stadı 20 bin kapasiteli, Manisa Turgutlu İlçesi stadı 12 bin 500 kapasiteli, Karadeniz’de Ordu stadı 20 bin kapasiteli olarak hizmet veriyor.
GELİŞME HEDEFLERİNDE YEREL BASIN
Niğde’de yerel basın ilin gündemini oluşturmak konusunda çok büyük mesafeler kaydetti, geçmişten bugüne kadar da çok değerli konularda İl’e katkı verdiler, ama bir kısım kurum ve kuruluşlar ile yöneticiler basından gelen önemli önerilere ve eleştirilere açık değiller. Eğer demokrasi çok seslilik ise bunu da basında görmek istiyorsak eleştiri hakkına da saygılı olmak gerekir.
Niğde basını amatör bir ruhla Niğde’nin gündemine, ihtiyaçlarına, önceliklerine sahip çıkmaktadır, hassasiyet göstermektedir, aynı zamanda düşünce ve vicdan hürriyetinin önemli kalelerindendir.
Yazının Devamı
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
M. Kemal ATATÜRK
Niğde-Aksaray il sınırlarında bulunan Bekârlar ve Sofular beldeleri ile bu coğrafyada bulunan Narlıgöl’de yaşanan idari değişiklikler 35 yıl sonra bu sefer Çiftlik İlçesi Çardak Köyü’ndeki Dipsiz Kanyonu’nda benzer senaryolar yaşanmaya başlanmıştı ki önce Niğde yerel basınında Niğde Anadolu Haber Muhabirleri Çağlar Tuncer, Aylin Kin ve Esra Körhan, Günaydın Gazetesi’nden de İsmail Çizmeci ve Murat Karakaya, Cesur Ses yaşanan tartışmalara kayıtsız kalmayarak doğru yerde doğru zamanda gazetecilik sorumluluğu ile yaşananları, gelişmeleri bütün detaylarıyla Niğde kamuoyu ile paylaşarak yetkilileri de uyararak, çalışmaları ile tartışmaya ışık tuttular.
Bunun yanı sıra Çardak Köyü Muhtarı Çardak Köyü Yardımlaşma Derneği Başkanı ile yine köy ahalisinden Selçuk Özkamal sürekli gelişen gündemi paylaşarak ortaya gelen sorunu güçlü bir aidiyet duygusuyla ayak oyunlarına dur dediler. Çiftlik İlçesi Belediye Başkanı Arif Çakıl, İl Genel Meclisi Üyesi Mustafa Kızıltan arkadaşlarıyla birlikte Dipsiz Kanyonu’nu ziyaret ederek yöre halkının yanında olduklarını ifade ettiler.
Bu arada Niğde siyasetinin istikrar abidesi duayen ismi Bünyamin Karataş’ın ziyareti, ziyaretin de ötesinde konuya önemli tespitler, teşhislerde bulunarak ilin yöneticilerine de çağrı gerçekleştirerek bir an evvel bu kanyon ve çevresinde proje çalışmalarını başlatıp suyun ve kanyonun hem sulama suyu olarak hem de turizmde önemli bir değer ortaya koyarak yatırım yapılmasına çağrıda bulundu. Kendisine bu duyarlı davranışından dolayı tebriklerimi sunuyorum.
Son yıllarda, bir kısım yaygın medyada diğer ismiyle merkez medya olarak adlandırılan televizyon ve gazetelerinde aynı merkezden yönetilen bir kısım gazeteciler ekranda sabahtan akşama, akşamdan sabaha kadar Trump’un seçimi, Beyaz Saray’da ne var ne yok, Ukrayna-Rusya Savaşı, Putin ne dedi ile savaş ve saldırı görüntüleri uçaklar, bombalar Lübnan’da, Suriye’deki çatışmaları ellerindeki sopalarla beş yıldızlı stüdyolarda ahkâm keserek anlatırlarken insanlarımızın, izleyicilerinin bundan ne kadar olumsuz etkilendiklerini sosyal problemler yarattığını esefle izliyoruz. Gazetecilik kimlikleri dışında yargıya taşınan bir kısım iddiaların insanların kişilik haklarını göz önüne getirmeden, pervasızca konuşmaktalar, kendilerini dokunulmaz zannetmektedirler. Bu görüntülere ve konuşmalara neden dur denilmiyor?
85 milyonun bu ülkenin başka sorunlarından ekonomi, eğitim, sağlık, işsizlik gibi her geçen gün daha da derinleşen sıkıntılarına hiç yer verilmiyor, gündemden kaçırılıyor. İki gün önce Niğde Ömer Halisdemir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde işçi alımı sınavı için başvuru sayısı 18 bin 182 kişi, kadroya alınacak kişi sayısı ise sadece 41 kişi. Birileri çıkıp boş laflar edip işsizlik azalıyor diye milletin gözünü baka baka konuşmasın.
TROLLER
Hakikatle bağı kopmuş, kulağına üflenen yalanlarla sağa-sola saldıran kişilerdir. Bunların gazetecilikle meslekle hiçbir alakası yok bilgi birikimi desen hiç yok.
NİĞDE YORGUN VE ZAMAN KAYBEDİLİYOR UMARIM ÇARDAK KÖYÜ’NDEKİ DİPSİZ KANYONU’NDAKİ GELİŞMELER NİĞDE İÇİN ÖNEMLİ BİR UYARI VE TECRÜBE OLUR.
6 Şubat depreminden etkilenerek hasar gören nihayetinde eğitim ve öğretim faaliyetlerine ara veren Niğde Polis Meslek Yüksek Okulu’nda güçlendirme çalışmalarına başlandı. Bu konuda ilimiz yöneticilerine okulun tekrar eğitim- öğretime başlatılması için gecikildiği uyarısını gazeteci sorumluluğu ile bir farkındalık ortaya koyduk. Uyarılarımızı dikkate alan yöneticilere ve kurumlara teşekkür ediyoruz. Eğer ki bu okulun tadilatı 2 yıl beklenilmeden, gecikmeden gerçekleşseydi her yıl 600 öğrencinin eğitim gördüğü Niğde hem sosyal hayatında hem de ekonomisinde önemli bir eksiklik yaşamayacaktı.
İlimizde yapılan açılışlara, toplantılara koşarak giden bir kısım çevrelere sorumluluklarını hatırlamaları Niğde’nin sorunlarına da duyarlı olmalarını hassasiyet göstermelerini bekliyoruz. Bu güne kadar Çardak Köyü’nde yaşananlarla ilgili birçok çevrenin kayıtsız kaldıklarını üzüntüyle izledik.
Sorunları yaratan kafalar ile sorunlar çözülmez. Mutlaka pozitif eleştiriler yapacağız, hataları tespit edeceğiz, hataları tespit edemezsek çözümleri bulamayız. Çağdaş düşüncenin temeli dedikoduya, kıskançlığa, yalancılığa değil, eleştiriye açık olmaya dayanır. Eleştiriye karşı suçlamalarla değil; çağdaş, olumlu düşüncelerle karşılık vermeliyiz. Birbirimizi sabırla dinlemeliyiz.
Yazının DevamıGAZETECİLER
GÖRDÜKLERİNİ, DÜŞÜNDÜKLERİNİ, BİLDİKLERİNİ
SAMİMİYETLE YAZMALIDIRLAR
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Edebiyat, Kültür, Sanat ve Farkındalık
TC Tülay Danış
Daha önceki yazılarımda Aksaray’ın il olmasının ardından Aksaray-Niğde sınırındaki Bekârlar ve Sofular beldelerinin ilimizden ayrılıp Aksaray iline geçişleri daha sonra da bu beldeler çevresindeki coğrafyada yer alan Narlı Göl’le ilgili ortaya gelen hukuki gelişmeler sonucunda kullanma hakkının bir bölümününün idari açıdan Aksaray iline geçmesi yaşanan kayıplar olarak hâlâ hafızalarımızda yer etmiştir.
Bu yaşananlar yetmiyor gibi şimdi de Çiftlik İlçesi Çardak Köyü’ndeki Dipsiz Kanyonu ile ilgili bir kısım çevrelerce yapılan sosyal medya paylaşımları ve tanıtım amaçlı ama algı yaratıcı bir şekilde sanki bu kanyon Aksaray’ınmış gibi mesnetsiz temelsiz ve ciddiyetten uzak haberler, açıklamalar yapılmaktadır. Hatta Aksaray-Niğde arasındaki Hasan Dağı bile bu polemiklerde yer almaya başlatıldı. Bütün bu yaşananların sebebinin ilimizin 25-30 sene önce yaşadığı kayıplar tamamıyla o günün yöneticilerinin, bir kısım siyasilerin ihmalleri, umursamaz tutumları bu tabloyu ortaya getirmiştir. Yöre halkı Çiftlik yöresindeki halkımızın ve tüm Niğde’nin bu üzücü gelişmeden sonra tedirginlik yaşamaması için hangi kurumlara ve yöneticilere, bütün siyasi partilere, sivil toplum kuruluşlarına birlikte hareket ederek, birlikte dayanışma içerisinde olup hemen hukuki idari aksiyonlar içine girmeleri ve zaman geçmeden müdahil olup haksız talepleri susturmalılar.
DÜNYA BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ GÜNÜ
ÖZGÜRLÜK, İNSANLARA DUYMAK
İSTEMEDİKLERİNİ SÖYLEME HAKKIDIR.
GEORGE OREWELL
Nazım Hikmet Şiir Edebiyat
Nurten Ak Keçeci
Gün geçmiyor ki kadın cinayetleri olmasın, cezasızlık algısı hem kadınlar için hem normal hayatın akışında magandaların, serserilerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Trafikte cinayetler, saldırılar yolda yürürken saldırıya uğrayan insanlar. En acısı güvenlik güçlerimizin büyük fedakârlıkları ile cezaevlerine tıkılan psikopatların cezaların caydırıcı olmamasından dolayı sık sık ortaya gelen infaz yasaları düzenlemeleri ile salıverilmeleri yakalanan suçluların 25-30-40 dosyası olmasına rağmen salıverilmeleri sosyal hayatı örselemektedir. İnsanlar çocuklarını okula gönderirken, okuldan alırken bütün işini gücünü bırakıp okul önlerinde beklemektedir. Böyle bir ortamda biraz da öz eleştirici olacak ama 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü ile ilgili kayıtsız kalamayız.
Gazeteci, halkın haber alma özgürlüğünün temsilcisidir, basın özgürlüğü gazetecinin özgürlüğü değil halkın haber alma özgürlüğüdür.
Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde kamuoyu aydınlatma görevi ülkemizde adeta yönlendirme görevine terk etmiştir. Bugün ülkemizde bir kısım gazete, radyo ve tv 2 buçuk elde toplanmıştır. Bu da tekelleşme demektir. Ülkemizde merkez medya büyük şehirlerde yayın yapan medya kuruluşlarının bir kısmı halkın gerçek gündemi ile ilgili hiçbir haber programı, açık oturum yapmamaktadırlar. Sabahlara kadar aynı kişiler ellerinde sopalarla sayısı onlarca olan güçlü sermaye gruplarının ekranlarında boy gösterip, futbol takımları gibi taraf tutmaktadırlar.
Bir kısım televizyonlarda kadın programları adı altında hiçbir kural tanımadan insanları rencide eden yayınlarla Türk aile yapısına da zarar vermektedirler. Bunların dışında elinde, belinde silah ile bir kısım yerli diziler magandalara kötü örnek olmaktadır. Topluma kazandırdığı hiçbir konusu olmayan yayınlara müdahale edilmeli, siyasi müdahaleler yapılabiliyorsa bu kültürümüzü, toplumumuzu bozmaya sebep olan yayınlara da gerekli cezai müeyyideler ortaya konmalıdır.
Toplumda her alanda kuralsızlık aldı başını gidiyor.
Gazetecilik mesleği kişisel ve siyasi çıkarlar için yapılmamalıdır.
Cumhuriyetimizin kuruluşunda hizmeti geçen Anadolu basınının güçlenmesi gerekir ve hepimiz Atatürk’ün “ TÜRK BASINI CUMHURİYETİN ETRAFINDA ÇELİKTEN BİR KALE OLUŞTURACAKTIR” sözünü başucumuza koymalıyız.
Yazının Devamı
YAKLAŞIK 100 SENE ÖNCE
SÖYLENMİŞ SÖZ
GÜNÜMÜZÜ ÖZETLİYOR
JEOLOJİYİ DEPREMDEN SONRAKİ SABAH ÖĞRENİYORUZ
Ralp Walda Emerson
Dünya Uygarlıkları
Geçtiğimiz hafta İstanbul çevresinde 6.2’lik deprem ve artçılarından sonra, Kütahya Simav ile Elazığ illerinde yaşanan depremlerden hemen sonra özellikle merkez medya televizyonlarında yorum yapan uzmanlar önemli açıklamalar yaptılar. Yorumların merkezinde ise İstanbul yer aldı. İstanbul ve Türkiye 1999 depreminden beri deprem coğrafyasında yer alan ülkemizin en ciddi sorunuyla ilgili bugüne kadar alınacak tedbirler konusunda gündemde düzenli bir şekilde yer alamadı. Bunun sebebi siyaset kadrolarının bir türlü depreme dayanıklı imar çalışmalarına denetimlere ve dönüşümlere yeterince kaynak ve zaman ayırmamasından ileri gelmektedir.
6 Şubat’ta yaşanan Kahramanmaraş depreminden etkilenen iller içerisinde yer alan Niğde, Ankara’dan yapılan açıklamalarda Genel Hayata Etkili Afet Bölgesi kabul edilmişti. Evini, iş yerini ağır hasarlı olduğu için terk etmek zorunda kalan insanlarımız geçen uzun bir süreye rağmen mağduriyetlerine nasıl bir katkı ve destek verileceğini öğrenememektedirler.
Avrupa Birliği Afet Fonu’ndan Türkiye’ye 6 Şubat depremine yönelik hibe desteği yapılacağı haberi gündeme gelmişti. Depremzedeler, bu destekten yararlanabilecek mi? İlin yöneticilerini açıklama yapmaya davet ediyoruz. Bir kere bile bilgilenmek adına bir toplantı yapılmamasından aranılıp sorulmamaktan kendilerini sahipsiz hissediyorlar.
İDARE MAHKEMESİ KURULACAK MI?
Bir yıl önce siyasi kadrolar Niğde’de de idare mahkemesi kurulacağını açıklamışlardı. Bu güne kadar bu konuda bir adım atıldı mı? Bir gelişme var mı? Bu açıklama gerçeğe dönüşecek mi?
Niğde’den vatandaşlar idare mahkemesinden hizmet almak için yakın tarihte Aksaray’a açılan idare mahkemesine gidip gelmek zorunda kalmaktadırlar.
Bu ve buna benzer konular, sorunlar ortada kalmış iken insanlarımızın umutlarını, beklentilerini çözmek için gelecek nesilleri de düşünerek ilimizde bir kısım odalar, bir kısım sivil toplum kuruluşları ve siyaset çevrelerinden ses yok, hizmetler konusundaki rehavet gün geçtikçe daha da artıyor kimse başını kaldırıp “Bu il nereye gidiyor?” demiyor. Ama açılışlara, toplantılara katılanların sayısı kadar Niğde’nin sorunlarına ilgi gösteren, çözüm üreten insan sayısı ortada gözükmüyor.
KÜLTÜR VE SANATTA DEV ADIM
Niğdeli devlet adamı, şair, romancı Ebubekir Hazım Tepeyran anısına her yıl düzenlenecek olan kültür ve sanat ödülleri kapsamında bu yıl ulusal çapta hikâye yarışması düzenlendi. Yarışmaya 419 katılımcı, serbest konulu hikâyeleri ile iştirak etmiş olup son başvuru tarihi 15 Nisan’da sona erdi.
Tepeyran’ın akrabası önceki Kültür Müdürü Alper Lütfi Göncü’nün girişimleri ile Niğde Valisi Cahit Çelik himayesinde düzenlenen yarışmanın, genişletilmiş seçici kurulun değerlendirmesinden sonra finale kalan eserler yazarlardan oluşan yürütme kurulunca incelenip ödüle layık görülenler ilan edilecek. 29 Mayıs 2025 tarihinde Niğde’de yapılacak törenle ödüller sahipler ile buluşacaktır.
Ebubekir Hazım Tepeyran’ın ülke ve uluslararası çapta tanıtılması amacıyla düzenlenip geleneksel hale getirilecek kültür ve sanat ödülleri her yıl farklı bir dalda sanatseverlerle buluşacaktır.
Niğde Valisi Cahit Çelik, bir açıklamasında Kemal Ümmi Mevlevihanesi’nin bakıma alınacağını ve tarihi önemine uygun bir hale getirileceğini açıkladı.
Yazının DevamıÖYLE BİR TOPLUM OLDUK Kİ
BİRBİRİMİZİ ELEŞTİRMEKTEN, YARGILAMAKTAN
SEVGİ VE SAYGIYA VAKİT BULAMIYORUZ
1995 yılından itibaren gündemde olan ama ilgisizlik, takipsizlik ve yetersizlikten dolayı Niğde ölçekli illere bile havaalanı yapılırken merhum Sağlık Bakanı Eski Milletvekili Doğan Baran’dan başka hiç kimsenin katkı vermediği, ilgilenmediği, seyirci kaldığı proje devletin tozlu raflarından inmeye mi başladı?..
Özellikle son 3 yıldır sosyal medyada Gazeteci Dursun Suna ile yaptığım röportajlarda, son 3 aydır da Niğde Anadolu Haber Gazetesi’nde sık sık dile getirdiğimiz havaalanı birkaç gündür yerel basınımızda ve sosyal medyada “Hasret Sona Eriyor”, “Özlem Sona Eriyor” açıklamaları ile gündeme taşındı. Açıklamalarda Ulaştırma ve Altyapı Bakanı ile yapılan görüşmeler sonucunda Niğde’ye havaalanı değil de Niğde Hava Kampüsü inşa edileceğini öğrenmiş bulunuyoruz.
Açılımını yapacak olursak bu projede yolcu taşımacılığı olmayacak özel jetler, eğitim uçakları, serbest iniş kalkış yapabilecek denilerek projenin ilk etapta Antalya ve Niğde için düşünüldüğü açıklandı. Yani henüz bu gelişme düşünce aşamasında.
Sayın Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Antalya Havaalanını yenilenip hizmete sunulan açılış töreninden önce yaptığı açıklamalarda yakın zamanda Yozgat iline ayrıca Gümüşhane ve Bayburt illerine ortak kullanıma sunulacak olan hava limanının yakın tarihte bitirileceğini açıkladı. Bahsi geçen havaalanları son 5 yıl içerisinde gündeme gelip gerekli resmi kararlar alınıp ihalesi gerçekleşip hizmete sunulacak noktaya geldi. Böylece Karadeniz’de de havaalanı kazanmayan il kalmamış oldu. Niğdeliler 30 yıl beklemelerine rağmen yolcu ulaşımını sağlayacak bir hava limanına kavuşamadı.
Gündem bu şekilde gelişirken, gerçekleşmeyen projelerden Niğdeli sürekli her ile verilen hizmetlerin dışına itilmiştir. Tarımda IPARD, sanayide yeterli teşvik, ulaşımda hızlı trenden yararlanmaması için adeta karar vericiler özenle Niğde’yi ve Niğdelileri çok üzmüşlerdir. Bu anlayışın çoğu çevreler tarafından hizmetlerle ilgili yapılacak, edilecek laflarına itibar etmiyorlar ve güven problemi yaşıyorlar.
İlimizdeki bir kısım odalar, bir kısım sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri ve siyasi kadrolar acaba yeni gelişme yaşanan havaalanı ile gündemde hiç olamayan hızlı tren konusunda açıklama yapmayı düşünüyorlar mı?
Anadolu Haber Gazetesi’nin “Eksi 18’lik Afet “ başlığı altında yer verdiği haberi göz önüne getirerek tarımdaki insanımıza sahip çıkılarak yaraları sarılacak mı?
Yazının DevamıEski Niğde, Cumhuriyetin ilanından sonra Konya’ya bağlı sancak iken il statüsüne kavuştu. Bunun akabinde ilin dört bir yanında imar faaliyetleri başladı. Devlete ait resmi kurum binaları, kütüphane, postane ve halkevi gibi binalar inşa edildi.
1932 yılında Kayseri -Ulukışla demiryolunun hizmete girmesiyle İstasyon Caddesi, şehrin giriş kapısı oldu ve ticaret hayatının kalbi burada atmaya başladı.
1941 yılında Gebere Barajı yapıldı, bu baraj Cumhuriyet tarihinin taş dolgulu ikinci barajı unvanını kazandı.
Niğde her zaman yatırım ve hizmetlerde buna özel sektör de dahil öncülük etmiş bir il konumundaydı. Bu dönemde büyüyen bir il olmuştur. Ne zaman 1954 yılında Nevşehir’in il olarak Niğde’den ayrılmasıyla şehrin gelişmesi durmuştur.
İldeki gelişmenin takipçisi Niğde mebusu Faik Soylu’nun 1945 yılındaki vefatı ile duraklama dönemi başlamış, 1950 yılından itibaren gerileme dönemine girilmiştir.
1989 yılında Aksaray’ın da Niğde’den ayrılmasıyla kabuğuna çekilen ilimiz 1992 yılında kurulan Üniversite’nin eğitim-öğretime başlamasıyla biraz hareketlenmeye neden olsa da şehir büyük projeler anlamında geri kalmıştır.
Niğde -Ankara otoyolu da güzergâh olarak teknik anlamda coğrafi bir zorunluluk olmasa idi belki Niğde dışında başka bir güzergahla kaybedilen bir proje olarak kalabilirdi.
Yazımın başlangıcında merhum vekilimiz Faik Soylu’yu geniş anlatmamızın nedeni 1929 yılında Ecemiş Çayı, Gebere Barajı ve Çamardı’daki Totari Suyu hakkında dönemin Nafiye (Bayındırlık) Bakanlığı’na ilk girişimleri yapıp vefat edinceye kadar da bunun için çalışmıştır. Kendisini saygı ve minnetle anıyorum.
Merhum Soylu’nun bu güçlü öngörüsüne rağmen şimdi Türkiye’nin Orta Anadolu’nun ve Niğde’nin bir damla suya ihtiyacı olduğu dönemde ne kadar değerli bir konunun takipçisi olduğunu herkesin bilmesini arzu ediyorum.
2000’li yılların başından itibaren Niğde’den su kaynakları konusunda bir hamle, bir girişim olmayınca hemen Nevşehir sonra Aksaray illeri DSİ’ye başvurarak bu sulardan hak talep etmişlerdir, resmi başvurularını yapmışlardır. Bu başvurular DSİ’de arzu edenler tarafından görülebilir.
Yeni illerin su talepleri büyük maliyet getireceği için proje büyüyeceği için Niğde doğru yerde, doğru zamanda hayati önemi olan kaynakları sahip çıkmayınca devletin kurumları da projenin büyüklüğü altında yeni bütçeler, yeni projeler üretememektedirler.
5-6 yıl önce uygulamaya alınan hızlı tren projelerinden yine bugüne kadar demiryoluyla tanışmayan Nevşehir, Aksaray illeri ve Orta Anadolu’nun tüm illeri hatta ilçeleri şu anda bu yatırımdan yararlanma konusunda büyük mesafeler aldılar.
93 yıldır demiryoluna sahip olan Niğde, sahipsizlik, ilgisizlik sonucunda stratejik bir önemi olan hızlı trenin de yapımında dışarıda bırakılmıştır.
Yeni Niğde’de 90’lı yılların sonunda 2000’li yılların başında hizmete alınan Polis Meslek Yüksek Okulu, 6 Şubat depreminden bu yana 2 yıldan fazla bir zamandır eğitim- öğretim faaliyetlerine devam etmemiştir.
Şehrin kültürüne, ekonomisine, sosyal hayatına önemli katkısı olan okulun geldiği nokta derin üzüntü yaratmıştır.
Bu konu birileri tarafından sahiplenilir ve takip edilirse eğitim -öğretim faaliyetinin başlanmasının ihtimali olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz.
Niğde Müzesi Teşhir Salonu 6 Şubat depreminden sonra ziyaretçileri kapatıldı. Yeni bir Müze binası yapımının 2025 yılı programında yer almadığını öğrenmiş bulunuyoruz. Müze binası 2026-27 yılı yatırım planına alınma ihtimalinin yine Ankara’dan bu konuyla ilgili takip, çaba ve verilecek mesailerle çözülebileceği öğrenildi.
Eski Niğde’de Niğde Eski Milletvekili Hüseyin Avni Göktürk 1950 yılında Çimento Fabrikası’nın kuruluşunu sağlayıp işletmeye alıncaya kadar takipçi olmuştur. Ayrıca eski Adliye binasını yaptırmıştır, yine Göktür Ailesi adına ilköğretim okulunu bağışta bulunmuşlardır; rahmet ve minnetle anıyoruz.
Üniversiteye değinmeden geçemeyeceğiz. Üniversitemizin kuruluşunda Niğdelilerin ve birçok çevrenin büyük emeği olmuştur. Ama 2000 yılından bugüne kadar emek veren insanların içinde eski Fertek Belediye Başkanı Osman Sümer’in katkısı çok büyük olmuştur. Merhum Osman Sümer, belediye başkanı iken üniversite kampus alanının ileriye dönük ihtiyacı olan önemli bir alanı Fertek Belediyesi’nden bir karar çıkarttırarak üniversiteye devretmiştir. Bunun sonucunda uzun yıllar yargıda hesap vermiştir. Ve merhum Sümer’in vefatından sonra da bu mahkemeler devam etmiştir.
Acaba rahmetli ve O’nun çocukları, Sümer Ailesi bir gün aranılıp üniversitenin mezuniyet günlerinde, eğitim- öğretime başlangıç günlerinde ve kuruluş yıldönümünde davet edilmesi uygun olmaz mıydı? Bunun adı vefa değil midir? Ki Atalarımız eskiden han, hamam, kütüphane, medrese, mektep, köprü yaptıkları zaman emeğe geçenlerin isimleri oralarda yer alırdı. Peki bu durumda Atalarımızın kültürünü biz yaşatabiliyor muyuz acaba diye sormak lazım değil midir?
Yukarıdaki tablo Niğde’nin yoksulluk, yatırım alamama, hizmet alamama nedenleri ortaya koymaktadır.
Ulaşım, kalkınma demektir, sanayi demektir, istihdam demektir. Rekabet şansı olan bir il olmak demektir. Bunlar artık Niğde için hayal olmuştur. Herkes başını iki elinin arasına aslın; bu anlayış devam edecek mi, zararın neresinden dönerseniz kazanacağımız umudunu ortaya koyacak mısınız?
Artık Niğde için yeni yatırımcı, yeni girişimci beklemek hayal…
Şehir içe dönük yapısından kurtulamaz ve bir zihniyet devrimi olmazsa Niğde’yi daha da sıkıntılı günler beklemektedir.
Merhum Niğde milletvekili Faik Soylu’nun bahsettiğimiz konulardaki hizmetlerini ifade ederken eski Kültür Müdürü Alper Göncü’ye katkılarından dolayı ayrıca teşekkür ederim.
BİLİM VE SANAT TAKDİR EDİLMEDİĞİ YERDEN GÖÇ EDER
İBN-İ SİNA
İlimiz Bor ilçesi Kemerhisar beldesinde 11 Mart tarihinde bir vatandaşın evinde Ortaçağ döneminden kalma mumya jandarmanın başarılı bir operasyonu ile ele geçirildi.
Mumyanın Hristiyan bir erkeğe ait olduğu değerlendirildi. Adliyeye çıkarılan kişiler tutuklandılar.
Gelişmelerle ilgili Niğde eski Kültür Müdürü Alper Göncü’den bir değerlendirme aldık. Göncü, komşu illerden birinde rivayete göre mumyaların devasız dertlere derman olduğu söylentileri şehir efsanesine dönüşmektedir. Bu tür aldatmaca, rivayete dayalı sözlere çabuk inanan eğitimsiz çevreler kültürel değerlerimizin yok olmasına sebep oluyor.
1970’li yılların sonu 1980’li yılların başında Niğde iline bağlı iken Ihlara Vadisi’nde definecilerin anlaşamayıp birbirlerini ihbar etmeleri sonucunda 1 adet sarışın rahibe mumyası, 4 adet de bebek mumyası ele geçirilmiştir. Halen bu mumyalar şu anda ziyarete kapalı olan Niğde Müzesi teşhir salonunda muhafaza edilmektedir.
Göncü, sözlerine devam ederek “Gavur ölüsü deyimi Anadolu’da ağır eşya ve objeler için kullanılır. Bunun çıkış noktası da eski devirlerde sıkça çıkan mumyalardır” dedi.
Kemerhisar’da ele geçen mumya ile şehir efsaneleri şimdiden yayılmaya başladı. Bu nedenle Niğde kamuoyuna, halka tatmin edici bir bilgilendirme yapılmalıdır. Aksi halde bilgi kirliliği bitmez, defineci hikâyeleri ile şehir efsanelerinin önünü alamayız.
İlimizin arkeoloji açısından ne kadar güçlü ve zengin bir yapıya sahip olduğu bütün çevrelerce bilinmesine rağmen bu konuda yeterli çaba çalışma ve destek ortaya konmamaktadır. Temennimiz ele geçirilen bu mumya ile Ihlara’da ele geçirilen mumyaların bir illiyet bağı kurularak ve Niğde tarihinde yeni bir devir açabilecek bu gelişmelerin yapılacak kazılar ile ve güçlü bir kadro ile: üniversite, antropologlar, mumya uzmanları, sanat tarihçilerden bir komisyon oluşturularak bu komisyona Ankara’nın ve Niğde’deki yerel yönetimlerin desteği sağlanarak çalışmaların başlatılmasını öneriyoruz.
GÜMÜŞLER MANASTIRI
Kapadokya bölgesinin en büyük en iyi korunmuş manastırıdır. 8-10 yıl önce kilisede yer alan gülen Meryem Ana freksi olduğu iddiaları uzun süre Türkiye ve Dünya gündeminde yer almasına rağmen bunu destekleyecek girişimlerin sürdürülmemesi sonucunda önemli bir tanıtım fırsatı kaçırıldı.
Artık Niğde bütün çıkış yollarını değerlendirerek, tahammül edilmesi zor rehavet duygusundan uyanmalıdır.
Gümüşler Manastırı, Meryem Ana freski ve mumya ile ilgili çalışma ve çabaların sonucu güçlü bir tanıtımla ortaya konularak Niğde’nin arkeolojide, tarihte, kültür varlıklarında ne kadar değerli bir coğrafyaya sahip olduğu noktasında birlik ve beraberliğe ihtiyaç vardır.
Bu noktada üniversitemizin bir bilimsel sempozyum düzenleyerek tebliğ sunması etkili olabilir düşüncesindeyim. Ortaya gelen gündem Niğde yerel medyası, merkez medyada geniş ve güçlü bir şekilde gelişmelere yer vermiştir. Bu konuda Niğde yeniden bir tanıtım fırsatı yakalamıştır. Yerel medyada Niğde Anadolu Haber Gazetesi’nin geniş, etkili bir yayın yapmasını değerli buluyorum. Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Kazım Karaya ve çalışma ekibini tebrik ediyorum. Bir bölgede tarih sahip çıkılmazsa kaybolur ve unutulur. Bilimden uzağa düşülürse hiçbir kültür mirasının gelecek nesillere aktarılması mümkün olmaz. İvedilikle bütün yöneticilerimizin restorasyon ve tarihi mirasımızın tanıtılması konusunda dayanışma içinde olmalarını bekliyoruz.
Yazının Devamı1990’lı yılların başında Almanya’nın Melle şehri ile Niğde kardeş şehir uygulamaları adımları atılmaya başlandı. 1996 yılında Niğde Belediyesi ile Melle arasında, kardeş şehir uygulaması resmiyet kazandı. Sayın Ayten Soylu başkanlığında bir yönetimle karşılıklı görüşmeler, ziyaretler düzenli olarak mesafe aldı ve güçlü temeller atıldı.
2017 yılından itibaren dernek, yeni bir yapılanmaya giderek ismi de Niğde Dostluk Derneği şeklinde değiştirilmiştir. Başkanlık görevini de Ecz. Selma Esirgen Hanımefendi yürütmektedir. Dernek, yeni yönetimi ile öncelikle üniversitemizin kuruluş amaçlarına uygun bir şekilde tarım bilimleri ve teknoloji, makine mühendislik bölümü, elektrik ve elektronik bölümü ve aşçılık bölümünden 10 öğrenciyi Melle’de ve Macaristan’da çeşitli iş yerlerinde uygulamalı saha çalışmasına gönderdi. Ortaya konulan bu proje Avrupa’da bile Niğde’nin, Niğde Ömer Halisdemir Üniversite’nin tanıtımına devasa bir katkı vermiştir.
Geçtiğimiz günlerde yapılan iftar programında açıklamalarda bulunan Başkan Esirgen, projelerin ortaya konmasında yazışmalarımızda sosyal medyayı yöneten Sayın Berrin Erdem’e, katkılarından dolayı Sayın Berrin Harmanşah’a 6 Şubat destek çalışmalarında Sayın Radiye Cankürtüncü’ye, Asuman Koçdor, Sevgi Özbek, Serpil Gültekin ile derneğimizin temellerini atan Ayten Soylu’ya şükranlarını sunduğunu ifade etti.
Esirgen, yönetim kurulunda yardımcılık görevi üstlenen Seher Mandacı Şahin’e, Muhasip Sıdıka Tuğrul’a, Sekreterlik görevini ifa eden Asuman Koçdor ile Nurcan Macit’e teşekkür etti.
Üniversitemiz ile Dostluk Derneği’nin birlikte bir dayanışma ruhu ile uyguladıkları bu çalışma ilimiz için önemli bir vizyon olmuştur. Birçok kuruma örnek olacak bir çalışmadır. Kısa süre önce kutlanan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ruhuna uygundur.
Dostluk Derneği, dernek olmanın ötesinde yok olmaya yüz tutmuş, birlik beraberlik, dayanışma duygularını ayağa kaldıran sosyal hayatı, sosyal ilişkileri yeniden canlandıran, ülkemizin ve ilimizin en çok ihtiyaç duyduğu eğitime destek uygulamaları ile gönüllerimizde taht kurmuştur.
Ben de kurulduğu günden bu güne kadar yönetimlerinde hizmet veren çalışmalara destek veren herkese en derin en samimi duygularımla teşekkür ediyorum.
NİĞDE ANADOLU HABER 22. KURULUŞ YILDÖNÜMÜ
Mustafa Kemal Atatürk, temsilcileri olduğumuz Anadolu basınını Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda önemli katkıları olduğu için milletin müşterek sesi olarak tarif etmiştir. Biz de Niğde Anadolu Haber çatısı altında bir birlik, bir güç, bir kale oluşturduk. O da meslek ilkeleri doğrultusunda fikir kalesi.
Şu ilkenin etrafında bu çatı altında “ Basın özgürlüğünün gazetecinin özgürlüğü değil, halkın haber alma özgürlüğü olduğunu hiç unutmadan çalışacağız”
NOT : Engelli ve engelli yakınları kaldırımda trafikte, her alanda her yerde rahat hareket edemediklerini, yetkililerin hayatlarını kolaylaştıracak denetimler yapmasını bekliyoruz dediler.
TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ KURAN TÜRK HALKINA TÜRK MİLLETİ DENİR
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Tarihi değerlendirmeler ve coğrafi yapısından ileri gelen özelliği ile Kapadokya’da yer alan ilimiz diğer Kapadokya illeri olan Kayseri, Nevşehir, Aksaray illeri kadar bir türlü turizm zenginliğinden pay alamamaktadır. Çünkü altyapısında hiçbir sağlıklı proje ortaya konulamadı. Siyaset kurumu da öncü rolünü oynayamadı. Kapadokya’da yer aldığımıza dair yarım asırdır Türkiye kamuoyunda ne bir bilgilendirme ne de bir algı yaratamadık.
Uzun süredir Niğde Müzesi teşhir salonu ziyaretlere kapatıldı. İddialar odur ki yaşanan 6 Şubat depreminden binanın etkilendiği söyleniyor. Yaklaşık 1,5 yıldır ziyarete kapalı olan bölüm açılacak mı? Yeni müze binası yapılacak mı?
Yine iddialara göre 2025 yılı bütçe programında yeni müze binası için ödenek tahsis edilmediği söyleniyor.
Değerli arkadaşım tarihçi, araştırmacı, Emin Selamoğlu uzun süredir tarihi değerlerimiz, kültür mirasımız, önemli eserlerimizi bir kültür turları yaparak ve bu turlara destek vererek ilimizden ve dışarıdan gelen misafirlere rehberlik etmektedir. Bu ili karşılıksız seven Selamoğlu, yaz-kış demeden bütün tabiat koşullarında fedakârlık ederek bu fahri görevi sürdürmektedir. Kendisi ile yaptığım bir söyleşide kale ve saat kulesini, bir zamanlar eski müze binası olarak da kullanılan Akmedrese’yi misafirlerle birlikte ziyaret edemediklerini çünkü kapılarının kapalı olduğunu ifade etti. Selamoğlu, kale civarındaki Sungurbey Camii’ni de restorasyon bitmediği için ziyaret imkanı bulamadıklarını söyledi. Saygıdeğer hemşehrilerimiz kale, saat kulesi, Sungurbey Cami, Rum Kilisesi, Ermeni Kilisesi ve Bedesten bu bölge için hiçbir ile nasip olmayan adeta tarihi bir kampüstür. Selamoğlu, diğer bir tespit de bulundu. Kavlaktepe Yeraltı Şehri bürokratik nedenlerle ışıklandırılmadığı için fenerlerle gezilebiliyor. Yine Hasaköy Kilisesi ve eski okulun harap bir durumda bulunduğunu 10 yıl önceki ziyaretinden bugüne hiçbir değişiklik ortaya konmadığını ifade etti. Sözlerine devam ederek mutlu olduğum, ziyaretçilerimizin de mutlu olduğu iki konuya değinme ihtiyacı duyuyorum dedi. Gittiğimiz köylerden muhtarlarımız Anadolu misafirperverliğinin en güzel örneklerini ortaya koyarak bizi karşıladılar ve ikramladılar. Niğde Belediyesince işletmeye açılan Tabal Gastronomi Merkezi’nden çok etkilendik ve çok beğendik gelen grup mutlu oldu. Yeşilburç Denee Kadın Kooperatifi de bizi en iyi şekilde karşıladı.
Yukarıdaki notlarımızdan sonra Kapadokya’da Niğde’nin pay alması, turizm geliri elde etmesi, tur operatörlerinin buraya yönelmesi sonuçta 4 Kapadokya ili ile Niğde’nin rekabet etmesi mümkün gözükmüyor.
6 Şubat’ta yaşanan deprem felaketinde büyük hasar gören 11 ile yakın olup depremden etkilenen Adana, Niğde ve Kayseri oldu. İlimiz eski isimleriyle Çayır, Şahinali, Ahipaşa, Songur Mahalleleri ile Cumhuriyet, Eski Terminal Caddesinde çok hasarlı binalar boşaltıldı, iş yerleri boşaltıldı. Niğde mağdur olan vatandaşların talepleri doğrultusunda Ankara tarafından GENEL HAYATA ETKİLİ AFET BÖLGESİ OLARAK KABUL EDİLDİ. Alınan bu karardan bugüne kadar ne tür destekler ne tür mağduriyetleri giderecek projeler ortaya konduğunu hem depremzedeler hem de Niğde kamuoyu merak etmektedir. Açıklama istiyorlar.
Hileli gıda üretmeyen 22 il arasında ilimizin de yer alması bizlere mutluluk verdi. Ahi kültürünü yaşatan değerli esnafımızı tebrik ederiz.
70 yıldır sanayileşme denildi olmadı, işsizliğe çözüm dediler gerçekleşmedi, beyin göçü ve nüfus erozyonu önlenecekti olmadı, il geri kalıyor dedik “Kalkındık” dediler.
Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşündüler.
Anlatmak istediğini değil de anlamak istediğini anlayanlar için söylenen her söz fazladır
T.S. Eliot
Dünya Yaz. Felsefe ve Ede. Alıntı
Yazının Devamıİlimiz 9 bin yıllık kültürel ve tarihi mirasa, yeraltı ve yer üstü zenginliklere sahip olmasına rağmen bir türlü gelişmeyi ve kalkınmayı sağlayamamaktadır.
Niğdeli adeta zengin topraklarının, zengin kaynaklarının fakir bekçileri konumundadır.
Bir kısım yatırımcı kolektif ticaret anlayışını benimsememektedir. Büyük yatırım imkânı olan bir kısım çevreler ise küçük olsun benim olsun anlayışı içerisindedirler. Tarımda patates ürününün cins ve toprağa uygunluğu için gerekli olan yol gösterici rolü bulunan Patates Araştırma Enstitüsü yerel basınının ısrarlı çabaları sonucunda Niğde’ye kazandırılmıştır.
Demek ki önemli projeler kararlı insanlarla kazanılabiliyor. Kaybedilen birçok proje ise ilgisizlikten takipsizlikten kaybedilmiştir.
Yine 1980’li yılların ortalarından itibaren yükselen bir değer olarak ortaya çıkan turizm sektörünün önemi çok geç anlaşılmış, coğrafyamızdaki tarihi ve kültürel miras tanıtılmamış, değerlendirilmemiştir.
Hüdavend Hatun Anadolu Selçuklu Devleti döneminde ilk kadın validir. Böyle değerli bir kadın yöneticinin 1312-1313 yıllarında kendi türbesini Niğde’ye yaptırmış olmasıve vefat yılı olan 31 Mart 1332 yılında kendi inşa ettirdiği türbede toprağa verilmesi dikkat çekici ve Niğde tarihi için iz bırakan bir konudur.
Yaklaşık 680 yıl önce Hüdavend Hatun tarafından yönetilen Niğde,Cumhuriyetin kuruluş yıllarından bu güne kadar Ankara’ya kadın vekil gönderemeyen az sayıdaki iller arasındadır. Ülkemiz yönetimine çok değerli eğitimciler, bilim adamları, hukukçular, doktorlar, valiler, bakanlar ve kahramanlar veren Niğde’nin geri kalmış iller arasında yer alması, göçvermesi, yaklaşık 30 yıldır kabinelerde bir bakanla temsil edilmemesi düşündürücüdür.
Son birkaç haftadır Ketençimen’deki Kardan Adam Şenliği, Demirkazık Dağı’ndaki kayak sporu ile ilgili yapılan program, TRT’deki Dünya Niğdeliler Günü ile ilgili yayın tabi ki değerlidir ama bu tür şenliklerin, programların festivale dönüştürülmesi gerekir. Yani her yıl aynı tarihte daha renkli, daha çok katılımla geleneksel hale getirilmesi gerekir.
İlimizin ısrarla ve her fırsatta kongrelerde, şenliklerde, festivallerde Niğde’ye kazandırılacak yeni hizmet kurumlarında çevre düzenlemelerinde Kapadokya’da yer aldığı ortaya konmalıdırlar.
İlin acilen kapalı ve açık festival alanları, fuar alanları ile kongre merkezleri yapımına kent kimliği açısından ihtiyacı vardır. Bu tesisler kent merkezinde değil, trafiğe nefes aldıracak şekilde şehrin giriş ve çıkışlarında uygun alanlarda inşa edilmelidir.
Prof. Dr. Süheyl Ünver, Orta Anadolu Defterleri, isimli kitabının girişinde gençlerle sohbetinde “ Sizler adeta bir Selçuklu müzesi içerisindesiniz. Bu eserlerden bir taş düşerse matem tutun, biz bu vatanda onlarla varız. Bu eserlerin yalnız meraklısı değil tiryakisi olun” sözleri bugün anlayana nasihat mahiyetindedir.
ŞEHİRLERİN MİMARİ DİLİ OLMALIDIR BUNUN İÇİN DE ÖNCE ŞEHRİN KİMLİĞİ AÇISINDAN DAHA İTİNALI DAVRANILMALIDIR
Kente karşı vefa kavramı ihmal edilmemelidir. İlin ekonomik ve kültürel yönden gelişmişliğini sağlayabilmek için karanlığa kapalı, aydınlığa açık fikirler üretmek, bunu başarmak için de güçlü fikir platformları oluşturulmalıdır.
Eleştirilere karşı suçlamalarla değil çağdaş olumlu düşüncelerle karşılık vermeliyiz, birbirimizi sabırla dinlemeliyiz. Gelecekle ilgili planlama yapma alışkanlığı ortaya konmalıdır. Beş-on yılı değil kırk-elli yılı düşünerek öngörülü davranıp kalıcı hizmetler kazandırmalıyız.
Geleceğin Türkiye’sini geleceğin Niğde’sini düşünürken bilimsel metotlar kullanıp aynı zamanda bilim, sanat tarihi, mimarlık gibi çok değerli kadrolardan yararlanmalıyız.
Bunun kalıcı örneği 15-20 yıl önce Cullaz Sokak’ta ortaya konan yenileme projesi, bu proje ile yerel mimari gelecek nesillere taşınmış Niğde’nin kökleri korunmuştur.
Yazının Devamıİkna edilmişler ile yola çıkılmaz,
Yola inananlarla çıkılır
Eski Niğde’de 1980 ve 1990’lı yıllar Niğde Organize Sanayi Bölgesinde yatırım ve istihdam açısından en hareketli yıllar oldu. Bu yatırımların lokomotif sektörü de tekstilde ortaya geldi. O yıllardaki Niğde ilinin genel nüfusu ise 225 bin. Yaklaşık ortaya gelen istihdam 5 bin kişinin üzerindeydi. Teşvik ve vergi indirimleri de bugünkü kadar cazip değildi. Türkiye’de bile ses getiren yatırımlar ve işletmelerin bir kısmı ilerleyen yıllarda yani yeni Türkiye’de üretimi azalttılar veya kapanan işletmeler oldu. Yeni Niğde’deki şuanda yarattığı istihdam o yılların yarısı bile değil genel nüfus ise 370 bin kişi. Nüfus konusunda sorumlu çevreleri yanlışımız varsa düzeltmeye yoksa kamuoyuna yeni istihdam sayısını açıklamalarını bekliyoruz. Bor Organize Sanayi’deki yatırımları istihdam sayısını ve Niğde 2. Organize Sanayi’deki çalışmalar hakkında da kamuoyu beklenti içerisinde. Mesela bu 2024 yılını içine alan bir açıklama olabilir.
Eski Niğde’de 1979-80 yıllarında SSK bünyesinde çalışan emekçiler ile SSK emeklileri sağlık hizmetleri konusunda sadece merhum Dr. Suat Sönmez’in tabipliğini yaptığı bir sağlık istasyonunda muayene olabiliyorlardı. Halbuki çevre illerde SSK’lı kesimin yataklı tedavi görebileceği, rapor alabileceği, düzenli tedavi olabileceği hastaneler yapılmıştı. Birçok hasta Kayseri ilindeki SSK hastanelerine tedavi olmak üzere kışın soğukta yazın sıcakta kısıtlı bütçelerinden masraf ederek gitmek zorunda kalırlardı.
Bu konuda merhum gazeteci İsmet Sayın ile merhum Dr. Suat Sönmez, bir grup arkadaşlarını da yanlarına alarak Ankara’da görüşmelerde bulunup Niğde’ye de bir SSK hastanesi kurulması konusundaki taleplerinin ve ısrarlı çabalarının sonuçlarını hayata geçirerek SSK hastanesinin kuruluşunu sağladılar. Bu iki değerli insan hiçbir karşılık beklemeden siyasette bir beklentileri olmadan hiçbir kesime yaslanmadan bu değerli hizmeti Niğde’ye kazandırdılar.
Anadolu Haber Gazetesi’nde yazmaya başladığım andan itibaren değerli mesajlar ve telefonlar aldım. Birçok Niğdeli bu ile emeği geçmiş insanlardan yapılanlar ve yapılamayanlar konusunda gazetenin yayın politikası ile ilgili takdir duygularını ifade ederek kendilerinin de kamuoyuna iletişim kurma konusunda katılımcı demokrasi adına, çok seslilik adına Anadolu Haber’in Niğdelilere gündemle ilgili çok kıymetli konuları masaya yatırmasından dolayı teşekkürlerini ilettiler.
Niğde eski milletvekili sayın İbrahim Arısoy Niğde-Kayseri karayolu üzerindeki Gümüşler kavşağının sürücüler için sağlıklı bir trafik güvenliği sunamadığını bu kavşakta yeni bir altgeçit üstgeçit projesi yapılarak yoğun trafiği olan bu bölgenin sağlıklı ve güvenli bir trafik akışının sağlanabileceğini ifade etti.
1940’lı 1950’li ve 1960’lı yıllarda Niğde’de üç sinema ve bir de yazlık sinema hizmet vermekte iken yeni Niğde’de üniversite kentinde 170 bin kişinin ikamet ettiği Niğde’de sinema, tiyatro, sergi ve diğer sanat kollarının icra edildiği birçok amaçlı kültür merkezi bile tesis edilememiştir. Sinema konusunda Akkuş ailesinden kıymetli arkadaşım Hacı Emin Akkuş’tan edindiğim bilgilere göre çünkü Akkuş ailesi sinemanın Niğde’de temellerini atan ve tarihini yazan, sinema kültürünü yaşatan bir aile. 1950 yılında Melek Sineması, 60’lı yıllarda Yeni Sinema renkli sinema, bir de Büyük Sinema faaliyetlerini sürdürmüşler. Daha sonra Melek Sineması’nın olduğu yere hem kışlık hem de yazlık sinema hizmeti vermek üzere Akkuş ailesinin büyüğü kıymetli insan Rahmi Akkuş’un öncülüğünde merhum teyzesinin oğlu Abdullah Ecemiş arkadaşları yine hepsi merhum Ali Yarbuğ, dondurmacı Hilmi Öter, Halil Korkmaz gibi kıymetli insanları da hissedar yaparak renkli sinemayı hizmete almıştır.
3 - 4 yıl önce Niğde-Çiftlik yolu üzerinde tesis edilen Ketençimen Dağ ve Kayak Evi çok önemli çok değerli yüksek bir ziyaretçi trafiğine sahn e olmaktadır keşke bu tesisin özellikle Çukurova’da güçlü bir tanıtımı yapılarak Niğde’ye gelecek olan yerli ve Çukurova ağırlıklı ziyaretçi sayısını arttırarak ilin tanıtımına önemli bir katkı sağlanabilirdi.
İlimizde kış sporları ile dağ turizminin, dağ sporlarının tanıtımında önemli emekleri olan saygıdeğer büyüğüm Niğde Dağcılık İl Temsilciliği görevini de uzun süre ifa eden Nuri Dokuzoğlu ile merhum Mümtaz Çankaya’yı saygı ve sevgiyle anıyoruz. Merhum Çankaya ile ilgili akrabası sayın Hulusi Çankaya’dan öğrendiğimiz bilgilere göre Demirkazık’ta mevcut kayak evi yapımında merhumun büyük katkısı olduğunu, ilin genel anlamda tanıtımındaki katkılarının da çok büyük olduğunu ifade ederek ayrıca Çankaya ailesinin İnönü mahallesinde Belma - Mümtaz Çankaya adına bir aile sağlığı merkezi hizmete sunulmuştur dedi.
Yukarda okuyucularımla paylaştığım konuların ruhu aramızdan ayrılan saygıdeğer büyüklerimizi hem anmak hem de değerli aile bireylerine vefa duygularımızı ortaya koymak için iğne ucu kadar bu vilayete emeği geçen insanları hatırlamaya devam edeceğiz.
Siyasette, sporda, sokakta, trafikteki gerginlik ve kullanılan dillerden özellikle çocuklar ve gençler ile toplumun her kesimi çok etkileniyor, üzülüyorlar. Bu çevrelerin daha özenli olmalarını düşünüyorum.
Yazının Devamıİlimiz kamu hizmetleri açısından kurumsal yapılanma gerçekleşmediği için hep geride kalmıştır.
1982 yılında, o yıllardaki 67 ilden 64 il otomatik telefon santraline kavuşurken Niğde, Hakkari ve Gümüşhane ile birlikte en son bu hizmete ulaşan il olmuştur.
1990’lı yılların sonuna kadar DSİ (Devlet Su İşleri) Niğde’de ‘Baş Mühendislik’ olarak hizmet verirken Aksaray ilindeki DSİ Şube Müdürlüğü’ne bağlı olarak hizmetlerini sürdürmek zorunda kalmıştır.
Niğde’de şu anda DSİ Şube Müdürlüğü olarak hizmet verebiliyorsa Niğde yerel basınının büyük katkısı olmuştur.
Elektrik hizmetleri için projeli işlerde Konya’ya bağlıyız.
Karayolları ulaşım hizmetleri şube müdürlüğü seviyesinden dolayı projeli hizmetlerde Kayseri Bölge Müdürlüğü’ne bağlıyız.
TÜİK Nevşehir’de Bölge Müdürlüğü olarak faaliyet göstermektedir. Bu kurumun yıllar önce Niğde İl Müdürlüğü faaliyeti sonlandırılmıştır. İstatistik hizmetleri Nevşehir ili tarafından karşılanmaktadır.
Aksaray ilinde İdare Mahkemesi kurulmuştur ve hizmetlerini sürdürmektedir. Bizim vatandaşımız İdare Mahkemesi hizmetlerinden yararlanabilmek için Aksaray’a gitmek zorundadır.
Bu uygulamaların sebebi yılların ilgisizliği, ihmalleri sonucunda küçülen ve göç vermeye itilen bir il halini aldık. Bir ilin kalkınabilmesi için yatırımcı alması mevcut yatırımların gelişip büyümesi yukarıdaki tabloda mümkün mü?
İstihdam yaratmak mümkün mü?
Bu ilde bir avuç insan ilin katma değerini sürekli kontrol altında tutmaktadırlar.
Buna bir neşter vurulmazsa gelişimden, göçün geri dönüşünden bahsetmek mümkün değildir.
İlde çok sayıda küçük işletmeler mevcuttur. Bu işletmeler Teşvik Yasası gibi önemli yasaların getireceği büyük avantajından gerektiği gibi yararlanamıyor.
Turizm ve kültür mirasımız daha çok ilgi, daha büyük desteklere ihtiyaç duymaktadır.
İlin tanıtımı çok zayıf.
Bir çok kurum, bunlara özel sektör de dahil bir araya gelip AR-GE çalışmaları için danışmanlık hizmeti verip çevre illerle rekabeti güçlendirmeliyiz.
Niğde’de adil bölüşmenin de makası çok açılmaktadır, gelir dengesizliği büyümektedir; bu hiç iyi bir gidişat değildir. İlimizin insanı bundan çok şikayetçi.
İldeki göç, beyin göçü, sermaye göçü, emek göçü ve sosyal nedenlerden ibarettir.
Çiftçi fakirleşti, tarım çöktü, esnaf kan ağlıyor, küçük işletmeler bir bir kapanıyor, yatırım olmadığı için teknik adamlar ve emekçileri kenti terk ediyor.
Gençlerimiz eğitim için gittikleri illerden iş bulmaları halinde Niğde’ye dönmemektedirler.
Varlıklı ailelerin gençleri ise memleketinde yatırım yapmayı düşünmüyor.
Göçün diğer bir nedeni genç nüfusun ve her yaş gurubunun olmazsa olmazı olan sinema, tiyatro, sanat ve kültür faaliyetlerinin yapılabileceği bir kültür merkezinin olmaması, değişik branşlarda spor yapılabilecek kapalı ve açık spor tesislerinin bulunmayışı göçün diğer nedenlerinden birisi olmaktadır.
TÜİK’in 2024 yılı sonlarında yayınladığı bir raporda Orta Anadolu’da yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler arasında Niğde yer almaktadır.
Bunun sebebi yine ilgisizlik, sorumsuzluk ve meslek odaları ve halkla birlikte karar alınmaması, Niğde’nin öncelikli ihtiyaçlarıyla ilgili bir platform oluşturulmamasıdır.
Bu arada Niğde Anadolu Haber Gazetesi’nin göç ile ilgili, depremle ilgili, 96 yıllık ihmalle (Ecemiş Projesi) ilgili çok değerli ve etkileyici şeffaf, doğru, araştırmacı gazeteciliği ürünü yayınlarından dolayı Yazı İşleri Müdürü Kazım Karakaya’ya ve yazı işleri kadrolarına teşekkür ediyorum.
4 Haziran 1929 yılında dönemin Niğde Milletvekili Faik Soylu, Nafia vekili (Bayındırlık Bakanlığı) Recep Beyefendiye maruzattır diye bir dilekçe yazarak Çamardı’dan çıkan Totari ve Ecemiş sularının birleştirilerek 1 milyon dönüm genişliğindeki But Ovası diğer ismi ile Misli Ovası’nın sulanmasını talep etmiştir.
Ve bu başvurudan sonra bugüne kadar hiçbir siyasi dönemde, bir daha Niğde için ihtiyaç olan bu konunun kapağı kaldırılmayıp hiçbir vekil veya bürokrat tarafından gündeme getirilmemiştir.
Bugün Orta Anadolu ve Niğde ili kuraklıkla yüz yüzedir. Daha ileriki yıllarda da değişen küresel iklim etkilerinin devam edeceği bilimsel olarak ortaya konmaktadır. Niğde gerçekle yüzleşmek zorundadır.
Bundan önemli bir gündem yoktur ve bunun sonuçlarından Niğde küllerinden doğacaktır.
Bu gündemin bir vahim tarafı komşu illerin (Nevşehir, Aksaray) Devlet Su İşlerinin yetkili kurullarına başvurarak kendilerine de yapılacak projelerden talepleri olmuştur. Merak eden kişi ve kurumlar konunun geldiği noktayı yetkililerden bilgi sahibi olabilirler.
İlimizde yaklaşık 50 yıldır patates ekimi yapılmaktadır. Her seçim öncesi üreticiye bu ürünle ilgili ihracat ve iç pazarda imkanlar sunulacağını, ucuz gübre, ucuz akaryakıt vaatleri karşılığını bulmadan her geçen yıl artan girdi maliyetleri yüzünden çitçi ekonomik zorluklar çekmekte, arazisini ve traktörünü satmaktadır. Köylerden kente veya il dışına göç devam etmektedir. İlimiz son yıllarda göç veren iller arasında yer almaktadır.
Ne bir siyasi kadro ne meslek birlikleri üreticiye önder olmamıştır. Her alanda ihmal edilen Niğde’de hiç olmazsa patatesle ilgili devletin öncülüğünde “entegre tesisler” kurarak çiftçi ayağa kaldırılmalıdır.
Niğde’nin gelişip kalkınma yolundaki iller arasına girebilmesi için rekabet koşullarını oluşturması gerekir. Çünkü yakın veya uzak illerde birçok ilin hatta ilçelerin bile “havaalanı, hızlı tren hizmetleri” devreye alınmıştır.
1995 yılında Emen Ovası’nda altyapısı bitirilip temelleri atılan Niğde Havaalanı ne programa alındı ne de bir çivi çakılabildi.
Son 5 yıldaki havaalanı yatırımlarına bakarsak Yozgat ili havaalanını gerçekleştirdi. Nevşehir’de zaten havaalanı var. Hatta çok ilginç bir örnek Rize-Artvin’de karada yer bulunamayınca denizin ortasına yapıldı.
10-15 yıl önce Ankara’dan havaalanı projesiyle ilgili birkaç teknik konularda misafirler geldi. İlin yöneticileriyle görüştüler; ziyaret tam bir seçim öncesiydi. Genel Seçim…Ve kamuoyuna açıklamalarda bulundular; Niğde ile Aksaray arasında hattı ismi de “Hasandağı” olacak şekilde bir havaalanı yatırımın gerçekleşeceğinin müjdesini verdiler. Hasandağı yerinde duruyor ama sözler uçtu gitti.
Kimse oturduğu yerden yatırımcı gelir diye beklemesin Niğde’ye. Çünkü yatırımcı için 2-3 kriter vardır. Ulaşım gücü ve ulaşım alternatifleri, hammaddeye yakınlık uzaklık, ihracat için havaalanı ve deniz limanlarına yatırımın yakın olması gibi…
Bu şartları taşımayan Niğde’ye girişimci kazandırabilmek mümkün değildir. Kimse memleketi bile olsa kaybetmeyi göze almaz diye düşünüyorum.
Demokratik bir sistemde insan haklarının tam olarak sağlanabilmesi için din ve vicdan hürriyetinin, fikir ve düşünce hürriyetinin, teşebbüs hürriyetinin kurumları, kuralları ile yerleştirilebilmesi gerekmektedir.
İnsan hakları kavramı sadece bu 3 hürriyetten ibaret değildir. Enflasyonla mücadele, kalkınma hamlesinin başarıya ulaşması, refahın artması da hep insan hakları içermektedir.
İlimizde de kalkınma girişimlerinin başarılı olabilmesi için güçlü bir zihniyet devrimine ihtiyaç vardır. Bu konuda çok gecikildi. Yakın tarihte Orta Anadolu’daki yoksul iller arasında yer almamız vahimdir, üzüntü vericidir ve gelecek için insanların umutlarını tüketmektedir.
İlimizin kalkınmakta olan iller arasına girebilmesinin yolu psikolojideki “Öğretilmiş çaresizliği” çareye dönüştürmek, umutsuzluğu kırmak gerekir.
Yukarıdaki ertelenmiş projelerin daha da gecikmesi halinde “Marka Şehir Niğde’den” bahsedilemez, “Medeniyetlerin Yaşatıldığı Şehir” sözü de çerçevelerde kalır.
5 Şubat Niğde’nin Onur Günüdür.
Mustafa Kemal Atatürk’ü ilimizi ziyaretlerinin yıldönümünde rahmet, minnet ve saygı ile anıyorum.
Yazının Devamıİlimizin önemine ve ihtiyacına göre öncelikli gündemi belirlenip ortaya konmalı, uzun yılları içine alan rehavet duygusu aşılmalıdır.
Bu konuda da her şeyi siyaset ve siyasilerden beklemek doğru olmaz, başta üniversitemiz, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, demokratik kitle örgütleri, taşın altına ellerini koymalıdırlar.
İlimiz nüfusu itibarıyla tarımda çalışan nüfus Türkiye ortalamasının üzerindedir. Tarımda elde edilen gelir üretim miktarıyla doğru orantılı değildir. Yani üretim çok, gelir düşük, sanayileşmeyen bir tarım ile Niğde’nin rekabet şansı yoktur.
Biz güçlü olmalıyız. Ürün desenini değiştirip ürün çeşidini artırmalıyız. Maalesef, tarımda IPARD Projesi’nin içine alınan en son illerdeniz.
Turizm ve kültür mirasımızı sahiplenmeye ve tanıtmaya ihtiyaç var. Son dönemde yapılan Bedesten Kent Müzesi, Rum Kilisesi, Gebere Barajı kullanıma açılarak önemli hizmet vermekteler. Bu örneklerin çoğaltılması ve zenginleştirilmesi gerekir.
Son dönemlerde açıklanan ekonomik verilere göre Orta Anadolu’da dört il ile birlikte yoksul iller arasında olmamız düşündürücü ve gelecek için kaygılandırıcıdır. Bunun temel nedeni ilimizin, stratejik projelerin hep dışında bırakılmasıdır. Örnek, otuz yıldır hayata geçirilemeyen havaalanı projesi, cumhuriyetle birlikte demiryolu hizmeti alan ilimiz, Hızlı Tren Projesi’ne alınmamıştır. Hâlbuki Yozgat, havaalanına kavuşmuştur ve Hızlı Tren Projesi’nden de yararlanacaktır. Aksaray, büyük devasa sanayi kuruluşlarının yatırımlarını kazanarak büyümekte ve istihdamda da büyük adımlar attı, aynı zamanda Hızlı Tren Projesi’nin içinde yer almaktadır.
Daha birçok örnek var. Bunları ilerde tekrar paylaşacağız.
Niğde’nin sorunlarını aşamamasının nedeni birlikte hareket edememek, bir araya gelememek ve güven problemidir. Yani kolektif anlayışın ayağa kalkamamasıdır. Sevgi ve saygının büyümesi gerekmektedir, zihniyet değişikliğine gitmezsek zengin toprakların fakir bekçileri olarak kalmaya devam ederiz.
Anadolu Haber Gazetesi’nin sütunlarına beni davet eden İmtiyaz Sahibi Hüseyin Süha Tekten, son 20 yıldır Gelişim Dergisi ile başlayıp Adım Gazetesi ile devam eden şimdi de Anadolu Haber Gazetesi’ni kadrolarıyla birlikte ifade özgürlüğünün, çok sesliliğin yerel basındaki kalesi yapan bir kardeşimdir, her zaman yenilikçi, çağdaş ve Niğde’yi seven birisidir.
Kazım Karakaya, gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü, gazeteciliği meslek olmanın ötesinde yaşam biçimi olarak gören bilgili, donanımlı ve duruşu ile temsil gücü yüksek gazetecilik için Niğde’de bir şanstır. Her iki değerli gazeteci kardeşime de yakın zamanda hizmete alacakları televizyon yayını konusunda Anadolu Haber Gazetesi ile birlikte başarılar diliyorum.