Bülbül ne gezersin har pazarındaÂ
Burda sana göre gül mü kaldı kiÂ
Nice aşık yandı har pazarındaÂ
Bu yangın yerinde kül mü kaldı ki
Dillerde efsane keremle aslı
Pınarlar kurumuÅŸ çeÅŸmeler yaslıÂ
Akmıyor suları gurnası paslı
CoÅŸup çaÄŸlayacak sel mi kaldı kiÂ
Mesafeler koydu araya gurbet
Sevgi sınırına çekildi bir set
Aradan kalkalı mihri muhabbet
Hoş sohbet eyleyen dil mi kaldı ki
Fikret derki anlaşılmaz sözlerim
Perde indi görmez oldu gözlerimÂ
Eşi dostu akrabayı özlerim
Dost köyüne giden yol mu kaldı ki
Sevgi maya özümüze
Yalan girmez sözümüze
Bine alsak satsak yüze
Biz zararı kar sayarız
Kararımız son raddede
Åžekile girdik haddede
Mana gizli her maddede
Görmesek de var sayarız
İnancın kıt denmesini
Hakkımızın yenmesini
Hak yolundan dönmesini
Kendimize ar sayarız
Konya’da yatan uluyu
Yunus Bektaşi Veli’yi
Allah Muhammed Ali’yi
Gönlümüze yar sayarız
Fikret'im buldum didarı
Kâinatın öz mimarı
Çözülmeyen bu esrarı
Yüz bin yıllık sır sayarız.
Sevgi maya özümüze
Yalan girmez sözümüze
Bine alsak satsak yüze
Biz zararı kar sayarız
Kararımız son raddede
Åžekile girdik haddede
Mana gizli her maddede
Görmesek de var sayarız
İnancın kıt denmesini
Hakkımızın yenmesini
Hak yolundan dönmesini
Kendimize ar sayarız
Konya’da yatan uluyu
Yunus Bektaşi Veli’yi
Allah Muhammed Ali’yi
Gönlümüze yar sayarız
Fikret'im buldum didarı
Kâinatın öz mimarı
Çözülmeyen bu esrarı
Yüz bin yıllık sır sayarız.
  Â
Biter bu kin bu düşmanlık
O bilince varabilsek
Nefes alır tüm insanlık
Sözümüzde durabilsek
Çiçeklerin solmadığı
Savaşların olmadığı
İnsanların ölmediği
Bir dünyayı kurabilsek
Sevmekten gelir mi zarar
Öfke nefret neye yarar
Düşünerek verip karar
Kılı kırka yarabilsek
Kâinatı cem eyleyip
Özümüzü dem eyleyip
Sevgileri em eyleyip
Yaraları sarabilsek
Emeklerin hak olduÄŸu
Karınların tok olduğu
Düşmanlığın yok olduğu
Beş kıtayı sorabilsek
Fikret sözüm anlayana
Çok zor mu gelmek yan yana
Cennete bedel cihana
Sevgi harcı karabilsek
Yazının DevamıZaman delhizine sıkıştım kaldımÂ
Tabanla tavanın arasındayımÂ
Yıllarca boÅŸ yere hayale daldımÂ
YaÄŸlıyla yavanın arasındayımÂ
Yoksulluk ateÅŸi herkesi yakar
Birisi yer doyar öbürü bakar
Her yağmur yağdıkça toprak dam akar
Çul ile savanın arasındayımÂ
Gitsem ama faydası yok hakeme
Dillerim dolaştı oldum kekeme
Asırlardır sürer bizim mahkeme
Hakimle davanın arasındayım
İlaç yok güngüne açılır yarem
Gelde bu halimi gör ciğerparen
Düştüm bir çıkmaza kesildi çarem
Dağ ile ovanın arasındayım
Kervansız yolcunun yolu periÅŸanÂ
Çaresiz kulların hali periÅŸanÂ
Boşu şöyle dursun dolu perişan
Bal ile kovanın arasındayım
Fikret ne mekanım ne yurdum belli
Ne koyunum belli ne kurdum belli
Ne önüm bellidir ne ardım belli
Kaçanla kovanın arasındayım.
Doğruluk dediğin dost kapısıdır
Aşk ile çalıp ta girene kurban
İkilik kalplerde nefret pasıdır
Fark edip gözüyle görene kurban
Doğruluk gönülde sonsuz hazine
Zerre kadar kir getirmez mazine
Ömür boyu gerçeklerin izine
İnsanlık sırrına erene kurban
Kişiye özeldir kendi ameli
 İnsana aynadır kendi cemali
AÅŸk ile arayan bulur kemali
Güçlüğe göğsünü gerene kurban
Mertlik meclisinde hile yapmadan
Paraya şöhrete mala tapmadan
Fedakâr şekilde yoldan sapmadan
Dostluğun izini sürene kurban
Sabırla her meyve olur demişler
Haklılar hakkını alır demişler
Eğriler belasın bulur demişler
Varını dost için serene kurban
Fikret der daima dik dursun başın
Helalce olmalı sofranda aşın
Haksıza karşı dur çatılsın kaşın
Dostluğun ağını örene kurban.