Evlenecekler Dikkat Mehir Unutulmasın

Niğde İl Müftü Yardımcısı Kadir Atay, mehir konusuyla ilgili önemli açıklamalarda bulunarak kamuoyunu bilgilendirdi. Kadir Atay, Allahu Teâlâ’nın Kur’an-ı Kerim’de mehir konusunu açık bir şekilde ortaya koyduğunu belirterek, Nisa Suresi 24. ayeti kerimesine atıfta bulundu:

“Allahu Teâlâ Kur’an-ı Kerim’den, mehirle ilgili olarak kadınlardan faydalanmanıza karşılık olarak onların mehirlerini ödeyiniz buyurmuştur.”

Kadir Atay, dini anlamda nikah akdinin bir sonucu olarak mehrin, erkeğin eşine karşı bir borcu olduğunu ifade etti. Bu bağlamda mehir; evlilik esnasında erkeğin, kadına verdiği ya da vermeyi taahhüt ettiği mal ya da maddi değeri olan şeyler olarak ifade etti.

Pozitif hukukta “mehir” başlığı altında herhangi bir mefhum bulunmadığını vurgulayan Atay, halkın bu boşluğu kendince “mehir senedi” gibi uygulamalarla doldurduğunu belirterek şöyle konuştu:

“Pozitif hukukta mehrin ya da mehir başlığı altında herhangi bir mefhum yok ama bizim halkımız buna kendince bir çözüm bulmuş; ‘mehir senedi’ denilerek böyle bir yol bulmuş ve kadın haklarını güvence altına almışlar.”

Kadir Atay, mehir uygulamasının, eşler arasında sevgi ve muhabbet bağlarının güçlenmesine de vesile olduğuna dikkat çekti.

Mehirde alt veya üst sınır konusuna da değinen Atay, Allah’ın ve Peygamber Efendimizin (s.a.v.) mehire dair herhangi bir sınır belirlemediğini vurguladı. Bu konuda Hazreti Ömer döneminde yaşanan bir olayı aktardı:

“Hazreti Ömer halifeliği döneminde bu hususu düşünmüş ve mehir için bir üst sınır belirlemek istemiş. Ama ona karşı yaşlıca bir sahabe hanımı gelip demiş ki: ‘Ya Ömer, Nisa Suresi 24. ayeti kerimeyi kastederek Allahu Teâla diyor ki: Onlara kantarlarca mal vermiş olsanız bile, onlardan hiçbir şeyi geri almayın. Allah böyle demiş ve sınır koymamışken sen nasıl bir sınır koyarsın?Bunun üzerine Hazreti Ömer şöyle bir cevap veriyor: ‘Ömer hata etti, kadın isabet etti.’” dedi. Bu 

Atay, bu açıklamadan yola çıkarak, mehire herhangi bir sınır koymanın caiz ve mümkün olmadığını belirtti. Ancak evlenecek olan çiftlerin, birbirlerinin ekonomik durumlarını göz önünde bulundurarak mehir talebinde bulunabileceğini ifade etti. 

İslami hukukta mehirin iki şekilde değerlendirildiğini ifade eden Atay, bu ayrımı şu şekilde açıkladı:

“Birisi, evlenecek olan hanımefendi ile beyefendi aralarında anlaşırlar, kararlaştırılan mehre ‘mehr-i müsemma’ denir. Hiç konuşmadılarsa nikah akdinin içerisinde yine de bir mehir vardır, buna da ‘mehr-i misildir’. O çağda evlenen kimseler ne kadar mehir almışlarsa, hiç söylenmese de konuşulmasa da o nikah akdinin içinde o kadar bir mehir vardır. Erkek, biz evlenirken böyle bir şey konuşmadık, şimdi de vermiyorum diyemez. İslam hukuku açısından vermekle mükelleftir.”

Tarafların evlenirken bu durumu bir kayıt altına alması durumunda, hukuken de bu hakkın tazmin edilebileceğini belirten Atay, hem resmi nikah hem de dini nikahın güvence altına alınmasının daha doğru olacağını söyledi.

Son olarak Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konuda bilgilendirme faaliyetleri yürüttüğünü de hatırlatan Atay, şu ifadeleri kullandı:

“Diyanet İşleri Başkanlığımızın hem genel merkezinde hem de 81 il müftülüğümüzle, ilçe müftülüklerimizle Türkiye genelinde cuma günleri cuma vaazlarımız var. Cuma namazından önce oralarda bunlar 52 haftanın yedi ya da sekiz haftasında gündeme alınıyor. Dedi”

2478aababc7-69fd-4328-876c-22772cace107.jpg image widget. Press Enter to type after or press Shift + Enter to type before the widget