Çanakkale’ye üç büyük devlet, en büyük zırhlıları ve neredeyse tüm donanmaları ile gelmişler, saldırıyorlar. Geçecekler, İstanbul’u işgal edecekler. Hasta Adam dedikleri Osmanlı bitmiş, aralarında masa üzerinde paylaşmışlar. İstanbul boşalmaya başlar. Eşyalar toplanmış…
18 Mart 1915’de Çanakkale’de deniz savaşları başlar. Osmanlı gemileri Haliç’te çürütülmüş, elinde savaş gemisi kalmamıştır… Rumeli Mecidiye Tabyası en güçlü tabyamızdır. Düşman sancak gemisi Queen Elizabeth bir top atışı ile yara alır. Bunun üzerine bütün toplarını çevirir, bombalamaya başlar, tabyalar yerle bir edilir. Yüzbaşı Hilmi tesadüfen kurtulur. Hüzünle sahayı gezerken ”komutanım, beni kurtarın” diye yardım isteyen bir ses duyar. Hilmi Yüzbaşı toprağı eşeler, kurtarır Niğdeli Ali Çavuşu. İkisi birlikte topraktan sadece ayağı görünen Seyit Onbaşı’yı kurtarırlar. Yüzbaşı, Ali Çavuş’a ,ben yardım istemeye gidiyorum diyerek ayrılır.Seyit Onbaşı yarı baygındır.Uyanır. Ayakta kalan tek topu görür. Arkadaşlarının vücutları etrafa yayılmış.Bir hışımla kalkar.Devasa top sağlamdır.Topa koşar.Topun vinci bozuktur.Niğdeli Ali Çavuş’un yardımları ile 215 kiloluk mermiyi sırtına alır ve merdivenlerden 2 metre yükseğe çıkarıp namlunun ucuna sürer,ateşler. Düşmanın en büyük zırhlısı olan Ocean Zırhlısı tam isabetle batırılır. O gün batan üçüncü zırhlıdır. Artık düşmanlar,denizlerden korkar. O günlerin Ömer Halis’idir sanki.
Seyid Onbaşı ve Niğdeli Ali’nin top mermisiyle vurdukları İngilizlere ait Ocean isimli zırhlı gemisi düşmana ait en büyük savaş gemisi ve son batırılan zırhlısıdır. O geminin vurulması savaşın kaderini değiştirmiştir ve savaşı Türklerin lehine çevirmiştir.
Gazeteci Hayrullah Eraslan’dan alıntı:
Sağolun Paşam, ben bir şey istemem
Niğdeli Ali’nin oğlu Tahsin Öztürk de babasını anlatırken kimi zaman heyecanlanıyor, kimi zaman sessizleşiyor, kimi zaman da gözleri yaşarıyor.
Savaştan sonra Mustafa Kemal’in Seyid Onbaşı ve Niğdeli Ali’yi yanına çağırdığını anlatan oğul Tahsin Öztürk, babasının fakirliğine rağmen Atatürk’ün verdiği hediyeleri kabul etmediğini gururla anlatıyor.
“Babamı ve Seyid Onbaşı’yı Mustafa Kemal Paşa çağırmış yanına. Top mermisini nasıl kaldırdıklarını bir daha anlattırıyor onlara. Bir isteklerinin olup olmadığını soruyor. Ve istekleri olursa mükâfat olarak bunun yerine getireceğini söylüyor.
Gazi Mustafa Kemal,
“Sizlere Ege’den yer verelim, gidin oraya yerleşin” diyor. Seyid Onbaşı da bir şey istemiyor, babam Niğdeli Ali de… Mustafa Kemal Paşa’ya ‘Sağ olun Komutanım, ben memleketime gidip köyüme yerleşeceğim. Eşim ve akrabalarım köyde beni bekler. Bir şey istemem’ diyerek teşekkür ediyorlar.”
10 yıl cepheden cepheye koştu
Babasının Çanakkale’den sonra Erzurum, İzmir, Sivas ve Kayseri gibi vilayetlerde on yıl kadar vatani hizmetini yerine getirdikten sonra 1922 yılında Niğde’ye dönebildiğini söyleyen oğul Tahsin Öztürk, babasının doğduğu yer olan Postallı Köyü’ne yerleştiğini ve çiftçilik yaparak kıt kanaat kendilerini yetiştirmeye çalıştığını söylüyor.
“Babam köydeki bağ, bahçe ve tarlalarda kıt kanaat geçimini temin etmeye çalışmıştı. Durumu iyi değildi ama kimseye de eyvallah etmemişti. Hatta devletin gazilere verdiği maaşı ‘ayıp’ sayıp almamıştı”
İşte önemini anlatıp vesile olduğum, açılışında beni onurlandıran rahmetli Belediye Başkanımız Murat Zeren’in yaptırttığı Çanakkale Anıtı bizim için ayrı bir mana ifade eder. Gönül ister ki yanına Niğdeli Ali Çavuş’u anlatan bir yazı olsun. Ya da başka bir yerde anıtı olsun…
Anadolu insanının bir vergi alınırken bir de savaş olduğunda anıldığı günlerdir. Savaşla bol şehitler veririz. Fertek’ten Arif Amcam da Cerablus Köprüsü’nde şehit olmuştur. Yemen ayaklanması ile iki milyon şehit veren Osmanlı yeni bir savaşa girmiştir. Askerlik sekiz yıldır. Ancak yirmi dört yıl sonra gelenler de olur. Her evden iki üç şehit,yeni doğuma fırsat kalmamış,nesil tükenmek üzeredir.Köylerde genç erkek kalmamıştır.İşte bol şehitli o neslin Niğde’mize düşen, ismi bu günlere aktarılabilmiş birkaç gazilerimizden birisidir Ali Çavuş! Soyadı konusunda UĞUR veya Öztürk tartışmaları yaşansa da, Alileri,Mehmetleri temsil eden birisidir.
Anadolu’da insan kalmamış, yiyecek unu bulamayan bir neslin bizlere kitaplardan aktarılmış sembol isimlerdir Niğdeli Muallim Hasan Ethem ve Ethem Onbaşı ve Süleyman Fethi. O günlerin milyonları bulan şehitlerinden isimleri bilinen birkaç şehit ve gazi olsalar da günümüzün de isimlerini pek bilmediğimiz şehit ve gazilerimizi de temsil eden sembol isimlerdir.Alaylı Şehit Jandarma Komando Adnan Savaştır,Ediklili Gazi Ali Evleklerdir…
Gazi maaşını almayıp veremden ölen gururlu Seyit Onbaşı savaş sonrası fotoğraf çekilmek üzere tekrar sırtına alması istendiğinde aynısını yapamaz. İşte o onbaşının arkasındaki isim, herkesçe bilinen ,gururumuz
Niğdeli Ali Çavuş’tur.
Muhabir : HABER MERKEZİNiğde haber / Niğde Son Dakika Haber / Niğde Anadolu Haber
Yorumlar (0)