Dikilitaş Kilisesi can çekişiyor
Dünyanın en büyük halılarının dokunduğu tarihi kilise güvercin yuvasına döndü…
Niğde’nin Dikilitaş köyünde, 19.yüzyıla ait tarihi kilise bakımsızlık nedeniyle adeta harabeye döndü. 20 yıl öncesine kadar dünyanın en büyük halılarının dokunduğu atölyelere ev sahipliği yapan Dikilitaş Kilisesi, bugün güvercinlerin ve yabani kuşların yuvası haline geldi. Yıkılmaya yüz tutan tarihi yapının turizme kazandırılmasını isteyen yöre halkı, yetkilileri göreve davet ediyor.

Niğde’nin Dikilitaş köyü, hem tarihi hem de kültürel açıdan büyük bir öneme sahipken, ne yazık ki yıllardır ihmal edilen Dikilitaş Kilisesi ve burada kurulan halı dokuma atölyeleri, yerel halkın yaşamında önemli bir rol oynarken şimdi yalnızca unutulmuş bir geçmişin izlerini taşıyor. Kültürel mirasa sahip çıkmak bir yana, birkaç yüzeysel restorasyonla geçiştirilen bu değer, adeta yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Bu kadar önemli bir yapının tarihsel dokusunun korunmaması, Dikilitaş halkının kültürel ve ekonomik bağlarının kopmasına neden olmuşken, yetkililerin bu duruma karşı gösterdiği ilgisizlik, bir kez daha kültürel mirasın nasıl göz ardı edildiğini gözler önüne seriyor.

BİR KİLİSE, BİR KÖY, BİR TARİH VE KAYBOLAN BİR GELİR KAYNAĞI
Dikilitaş Kilisesi, 19. yüzyılda inşa edilmiş ve dönemin mimari zenginliğini yansıtan tarihi bir yapı. Ancak, bu kilisenin yalnızca bir dini yapı olarak kalmaması, yerel halk için aynı zamanda ekonomik ve kültürel bir merkez haline gelmesi, 1989 yılında Anavatan Partisi’nden dönemin Dikilitaş Belediye Başkanı Süleyman Ocak’ın başlattığı restorasyon süreciyle mümkün olmuş. Kilisenin iç mekânında kurulan halı dokuma atölyeleri, köy halkına iş imkânı sunmuş, geleneksel halıcılığın yaşatılmasına olanak sağlamış.

Fakat bu atölyeler, 2007 yılından itibaren atıl hale geldi, artık burada halı dokuyan bir kadın dahi kalmadı. Halı dokuma geleneği, bir zamanlar hem kadınlara hem de bölgeye ekonomik fayda sağlarken, bugün sadece geçmişin yansıması olarak kaldı.

Doğma büyüme Dikilitaşlı olan Hüsamettin Özer, bu durumu şöyle anlatıyor: “Ben şuan da İstanbul’da oturuyorum. Yazları köye geliyorum. Fakat yıllar önce para da kazandıran bu kilise artık terk edilmiş durumda. Burası bir yıl önce gene temizlendi ama bakım olmadığı için kuş yuvasına döndü. Geçtiğimiz yıllarda bu kilisede buğday da öğütülüyordu. Ama artık o da yapılmıyor. Köyümüzün en önemli geçim kaynağıydı. Ama şuan hiçbir şey yapılmıyor. Ne gençler ne de kadınlar burada çalışıyor, eski halı tezgâhları terkedildi ve kilise, zamanla çökmeye başladı. Muhtarımızın bu konuyla ilgilenip yetkililerin burayı köyümüze kazandırmasını istiyoruz.”

KÜLTÜREL MİRASIN YOK OLMASI DEVLETİN VE YETKİLİLERİN İHMALİ
Bugün, Dikilitaş Kilisesi’nin içindeki halı dokuma atölyelerinin durumu, sadece kültürel mirasın yok oluşu anlamına gelmiyor, aynı zamanda bölge halkının da geçim kaynağının kaybolması anlamına geliyor. Devlet ve yerel yönetimlerin bu duruma duyarsız kalması, sadece bir binanın değil, aynı zamanda bir halkın kültürünü ve geleneğini kaybetmesine yol açtı.

Dikilitaş Kilisesi’nin içindeki atölye, geçmişte 120 kadının çalışarak geçimlerini sağladığı bir merkezdi. Fakat bugün ne yerel yönetimler ne de devlet yetkilileri, bu mirasa sahip çıkmak için ciddi bir adım atmıyor. Yıllardır süren ihmal, köyün ekonomik ve sosyal yapısını olumsuz etkilemiş durumda. Eskiden burada halı dokuyan kadınların birçoğu, bu gelenekle geçimlerini sağlarken, şimdi bir zamanlar onlar için umut dolu olan bu alan terkedilmiş bir viraneye dönüşmüş durumda.

Yetkililerden bir açıklama veya çözüm arayışı, yıllardır gelmezken halkın sesine kulak tıkanıyor. Doğma büyüme Dikilitaşlı olan Gülbiş Kartal, “Eskiden burası geçim kaynağımızdı, sonrasında kapandı. Kızlarım belli bir dönem burada halı dokudu ve para kazandı. İş imkânlarımız vardı, kadınlar burada çalışarak evlerine ek gelir sağlıyorlardı. Ama şimdi ne devlet ne de yerel yönetimler bu konuyla ilgileniyor. Burası bir zamanlar bizim için bir yaşam kaynağıydı. Ve tekrar buranın köyümüze hem gelir hem tarihsel doku olarak kazandırılmasının isteriz” dedi.

KÜLTÜREL MİRAS KORUNSUN
Dikilitaş Kilisesi’nin tarihi dokusunun korunması için devletin ve yerel yönetimlerin harekete geçmesi gerekiyor. 2007’den bu yana atıl durumda olan bu değerli yapı, daha fazla zarar görmeden korunmalı ve yeniden halkın kullanımına sunulmalı. Dikilitaş Kilisesi’nin tarihi dokusunun korunması için, ilk olarak halı dokuma atölyeleri kurulabilir ve yeniden faaliyete geçirilmesi için projeler geliştirilebilir. Bu atölyelerde kadınlara iş imkanı sunulabilir, köy halkı yeniden bu geleneği yaşatmaya başlayabilir. Ayrıca, Dikilitaş’ın halıcılık kültürünü tanıtmak ve korumak için açılacak olan yerel bir müze veya kültürel bir merkez yerel ekonomiyi canlandırırken, hem de kültürel mirası yaşatmak adına önemli bir adım olur.

DÜNYAYA TANITILABİLECEK BİR MİRAS YERELDE UNUTULMUŞ
Dikilitaş, sadece köy halkı için değil, dünya çapında da önemli bir merkez oldu. Niğde Halıcılık ve El Sanatları Yayma ve Geliştirme Birliği, 2002 yılında dünyanın en büyük el dokuma halısını üreterek Kuveyt Sarayı’na gönderdi. 2005 yılında, 168 metrekarelik dev bir halı daha dokunmuş ve bu halı, bir kez daha dünyaya tanıtılmıştır. Fakat bugün bu önemli geleneğin yaşatılması bir yana, kilisenin içine kurulan atölyeler atıl durumda kaldı.
Bu halıların üretildiği tezgâhların terkedilmiş olması, yalnızca bir kayıp değil, aynı zamanda Türk halıcılığının dünya çapında tanıtımının da engellenmesi anlamına gelmektedir. Devletin ve yerel yönetimlerin, bu mirası yaşatma noktasında daha fazla çaba göstermeleri gerekmektedir. Eğer Dikilitaş Kilisesi’nin tarihi dokusu korunur ve halı dokuma atölyeleri tekrar faaliyete geçirilirse, bu bölge hem ekonomik hem de kültürel açıdan büyük bir kazanım elde edebilir.
BİR MİRAS, BİR KAYBOLAN GELECEK
Dikilitaş Kilisesi ve halı dokuma atölyeleri, geçmişte yerel halkın geçim kaynağı olmuş, kültürel bir miras haline gelmiş ve dünya çapında tanınmıştı. Ancak bugün, bu değerli kültürel miras, yıllarca süren ihmal nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Yetkililerin bu konuda harekete geçmesi ve tarihi yapının korunmasına yönelik adımlar atılması gerekir.
Muhabir : Çağlar TUNCERNiğde haber / Niğde Son Dakika Haber / Niğde Anadolu Haber
Yorumlar (0)