Nükleer denizaltılar için dev yatırım mı geliyor? Türk donanmasının bu hamlesi ne kadara mal olacak?
Türk Donanması'nın yeni hedefi nükleer denizaltılar! Komutan Tatlıoğlu'ndan flaş açıklama sonrası uzmanlar olası zorlukları değerlendirdi. Bölgesel güç dengeleri nasıl değişecek?

Deniz Harp Okulu Komutanı Tümamiral Ercüment Tatlıoğlu, REİS sınıfı denizaltı projelerinin nihayete ermesiyle birlikte Türk deniz kuvvetlerinin bir sonraki büyük amacının 'nükleer enerjiyle çalışan denizaltılar' olacağını duyurdu. Tümamiral Tatlıoğlu'nun Warships mecrasına verdiği mülakat, uluslararası savunma çevrelerinde geniş yankı uyandırdı.
Tümamiral Tatlıoğlu ile üç kısımlık bir söyleşi gerçekleştiren savunma araştırmacısı/gazeteci Cem Devrim Yaylalı, Warships'teki röportajın ardından kendi web platformunda, Türkiye'nin nükleer denizaltı macerasında karşılaşabileceği güçlüklerle ilgili dikkat çekici bir analiz yayınladı.
Nükleer itkiyle hareket eden denizaltı teşebbüsünün uzun soluklu bir süreç olacağına dikkat çeken Yaylalı, hem su altı aracı hem de nükleer yakıt ve teçhizat tedarikinin Türkiye'ye ne kadar maliyet çıkarabileceği sorularına dair kapsamlı bir inceleme ortaya koydu.
İşte İngilizce olarak yayınlanan o makaleden öne çıkan bazı noktalar:
YALNIZCA EKONOMİK KAYNAKLAR DEĞİL, SİYASİ VE DİPLOMATİK DESTEK DE ZORUNLU
Nükleer enerjiyle işleyen denizaltıların tasarımı ve inşası, çeşitli evrelerde büyük ölçekli yatırımlar gerektiriyor: Araştırma-Geliştirme (Ar-Ge), altyapı iyileştirmesi, araç üretimi, personel eğitimi, uzun vadeli operasyonlar ve idame...
Nükleer tahrik sistemleri, reaktör dizaynı, emniyet protokolleri ve atık yönetimi gibi unsurları içeren Ar-Ge aşaması, Türkiye'nin bu projeyi bağımsız olarak mı geliştireceğine yoksa yabancı teknoloji ortaklığına mı gideceğine bağlı olarak değişkenlik gösterecek şekilde milyarlarca Amerikan Doları'na ulaşabilir.
Yüksek basınca dayanıklı gövde tasarımı, gelişmiş dinleme sistemleri ve silahların entegrasyonu, bütçede önemli bir yer tutacaktır. Birleşik Krallık Ulusal Denetim Ofisi raporlarına göre, nükleer tahrikli ilk üç Astute sınıfı denizaltının yapım bedeli 3,5 milyar İngiliz Sterliniydi.
Bu durum, hem nükleer tahrikli denizaltıları (SSN) hem de nükleer tahrikli ve balistik füze fırlatma kabiliyetli denizaltıları (SSBN) tasarlama ve inşa etme konusunda 75 yılı aşkın tecrübeye sahip bir ülkede yaşandı.
Türkiye için tek bir nükleer enerjiyle çalışan denizaltının inşa bedeli, gerçekçi bir tahminle 2 milyar ila 4 milyar Dolar arasında değişebilir. Buna ilaveten, özel gemi inşa tesisleri, nükleer reaktör üretim kapasitesi ve radyoaktif madde taşıma sistemleri gibi altyapısal iyileştirmeler de büyük yatırımlar gerektirecektir.
Personelin nükleer operasyonlar ve güvenlik konularında yetiştirilmesi yüz milyonlarca dolara mal olabilir. Yakıt temini, periyodik bakımlar ve reaktör yenilemeleri gibi uzun vadeli işletme ve idame giderleri de eklendiğinde, nükleer enerjili denizaltılara sahip olmanın ve bunları kullanmanın toplam maliyeti kolaylıkla on milyarlarca Doları aşabilir. Bu, devasa ve sürekli bir ulusal sorumluluk anlamına gelecektir.
Mali yatırımların ötesinde, siyasi ve diplomatik destek de gereklidir.
Bu proje, yurt içinde ulusal onur ve teknolojik başarının bir sembolü olarak sunulsa da muhtemelen eleştirilere yol açacaktır. Halk ve muhalif gruplar, özellikle sağlık, eğitim veya afet yardımı gibi temel ihtiyaçlar için yetersiz kaynak aktarımı yaşanırken, bu denli büyük bir savunma projesine önemli kamu kaynaklarının ayrılmasını sorgulayabilirler.
Ayrıca, on yıllarca sürebilecek geliştirme süreci, zaman çizelgesindeki olası gecikmeler ve siyasi olarak yapılabilecek hatalar göz önüne alındığında, bu program iktidardaki hükümet için bir zayıflık noktası haline gelebilir.
KIYI ŞERİDİNİN ÖTESİNDE ETKİN BİR DENİZ KUVVETİ OLMA HEDEFİ
Türkiye'nin nükleer denizaltılara yönelmesi, uluslararası arenada ise muhtemelen endişe yaratacaktır. Ankara'nın askeri modernizasyonundan uzun süredir rahatsız olan Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail gibi ülkeler, bu tür bir adımı bölgesel güç dengesinde sarsıcı bir değişim olarak algılayabilirler. Özellikle Rusya, Türkiye'nin nükleer denizaltı yeteneği kazanmasını Karadeniz'deki deniz üstünlüğüne doğrudan bir meydan okuma olarak görebilir.
Bununla birlikte, nükleer güç sahibi devletler de muhtemelen Türkiye'nin nükleer kapasitelerini diplomasi veya yaptırımlar yoluyla sınırlandırmak veya kısıtlamak için baskı uygulayacaklardır. Ankara'nın nükleer denizaltılara yönelmesi, özellikle nükleer enerjili denizaltılara sahip olan ancak nükleer tahrik teknolojisini kontrol eden ABD başta olmak üzere diğer NATO üyeleriyle ilişkileri de gerginleştirebilir.
Muhabir : HABER MERKEZİNiğde haber / Niğde Son Dakika Haber / Niğde Anadolu Haber
Yorumlar (0)