Niğde’de küçük bir dükkânda, ama büyük bir ustalıkla yıllara meydan okuyan bir meslek yaşatılıyor.
1968 yılından bu yana dikiş makinesi, süt makinesi ve anahtar tamiri yapan Abdullah Öztürk, bu zanaatı 15 yıldır oğlu Talat Öztürk ile birlikte sürdürüyor. Baba-oğul, sadece makineleri değil, bir dönemin kültürünü ve unutulmaya yüz tutmuş bir mesleği de ayakta tutuyor.
“MAKİNE ALMADAN GELİN VERİLMEZDİ”
Abdullah Öztürk, geçmişe dair hatıraları anlatırken, mesleğin bir dönem nasıl vazgeçilmez olduğunu şu sözlerle dile getiriyor: “Eskiden bir kız evlenirken, oğlan evinden mutlaka dikiş makinesi istenirdi. Makine almadan gelin vermezlerdi. Bu uzun süre böyle devam etti. Sonra makine işleri bitti, hurdacılara verildi. Ama şimdi hayat pahalılanınca, makineler yeniden değer kazandı. Şu an tekrar revaçta diyebilirim.”
6 KALFA YETİŞTİRDİ
Yıllarını bu işe vermiş bir usta olarak Abdullah Öztürk, şimdiye kadar altı kalfa yetiştirdiğini, onların da kendi yollarında mesleğe devam ettiğini belirtti.
Öztürk, “Altı kalfa yetiştirdim. Şu anda 2’si Niğde’de, 1’i Aksaray Ortaköy’de çalışıyor. Diğerlerinden haberim yok ama sanat böyle bir şey… Öğretmesi de öğrenmesi de zor. Tek tek izah etmek zorundasın. Bu işler hassas işlerdir.” dedi.
YILLARIN BİRİKİMİ IŞIK TUTUYOR
Ustalığını kendi amcasından öğrendiğini söyleyen Abdullah Usta, yılların bilgi birikimiyle birçok arızayı kolayca çözdüklerini vurguladı.
Öztürk, “Amcam bir firmanın yetkili servisiydi, ondan öğrendim. Biz de aynı servisi yıllardır sürdürüyoruz. Makinelerde çok sayıda arıza oluyor: ip koparıyor, alt iplik topluyor, yürütmüyor… Bunları tek tek çözmek gerekiyor. Parça değişiyor, ince işçilik istiyor.” sözlerini dile getirdi.
“SANAT ÜNİVERSİTEDEN DAHA ÜSTÜNDÜR”
Gençlerin sanata ilgisizliğinden yakınan Öztürk, bu mesleği altın bilezik olarak gördüğünü ifade etti.
Abdullah Öztürk, “Sanata şu an pek ilgi yok. Herkes üniversite peşinde ama ne oluyor? Birçok üniversiteli boş geziyor. Oysa bir meslek, bir sanat insanın kolundaki altın bileziktir. Ben 57 senedir severek yapıyorum. Arızalı bir makinayı çalışır hale getirmek, hem bana haz veriyor hem de milli servete katkı sağlıyoruz. Yapmasak, o makineler çöpe gidecek.” diye konuştu.
TALAT ÖZTÜRK: “SANAT, HER ŞEYDEN ÖNCE GELMELİ”
15 yıldır babasıyla çalışan Talat Öztürk de bu zanaatin inceliklerini öğrenmenin kolay olmadığını, zamanla sabırla ilerlediğini ifade etti.
Talat Öztürk, “Bu işin püf noktaları var. Tamirden anlamak, parçaları tanımak gerekiyor. Ben de ilk yıllarda parçaları öğrenmekle başladım. Sonra zamanla tamirat işine girdim. Çırak yoktu, mecburen kendim öğrendim. Gençlere tavsiyem: maaşın değil, mesleğin peşinde koşsunlar. Sanat, her şeyden önce gelmeli.” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Muhabir : Aylin KİNNiğde haber / Niğde Son Dakika Haber / Niğde Anadolu Haber
Yorumlar (0)